Anasayfa » Makaleler

Makaleler

TALASEMİ TAŞIYICILIĞI BİR HASTALIK MIDIR?

Bu kısa yazımızda ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz kuşağında sık olarak görülen kalıtsal bir halk sağlığı sorunu olan “talasemi taşıyıcılığı” ve tanısından bahsedeceğiz.

 

Talasemi ve Talasemi Taşıyıcılığı Nedir?

 

Talasemi dünyanın hemen her bölgesinde görülen fakat Akdeniz ülkelerinde yaygın olduğu  için Akdeniz anemisi olarak da bilinen kalıtsal bir kansızlık tablosudur. Akdeniz kuşağında yer alan ülkemizde de sık karşılaşılan bir hastalıktır.

Hemoglobinin yapısında bulunan “globin” genindeki bozuklukların çeşidine göre tiplendirilir. Başlıca 3 tipi bulunur:

  1. Talasemi Major: Talasemi hastalığıdır.
  2. Talasemi intermedia: Hafif tip talasemi hastalığıdır.
  3. Talasemi Minor: Talasemi taşıyıcılarına verilen isimdir. Bu tablo hastalık değildir.

 

Talasemi taşıyıcılığına nasıl tanı konur?

Talasemi taşıyıcılığında tanı, hasta veya taşıyıcı olduğu bilinen ailelerde tarama sonucu konabileceği gibi kansızlık nedeniyle başvuran erişkinlerde veya ebeveynleri tarafından getirilen çocuklarda yapılan kan tetkikleri neticesinde konur.

Taşıyıcı kişilerin kan seviyesini gösteren hemoglobin düzeyleri genellikle bulundukları yaş ve cinsiyete göre hafif düşüktür yani hafif kansızlıkları bulunur. Kansızlıkları demir düzeyi ile ilişkisiz olduğu için (beraberinde demir eksikliği yoksa) demir tedavisinden yarar görmezler. Hastanın tetkiklerinde, tam kan sayımının iyi yorumlanması ve hemoglobin elektroforezi yapılmasıyla tanı kolayca konabilir.

Eğer anne ve baba talasemi taşıyıcı ise her gebelikte %25 normal, %50 Talasemi taşıyıcısı, %25 Talasemi majör hastası çocuk doğma olasılığı vardır. Eğer anne veya babadan biri talasemi taşıyıcısı ise doğacak her çocuk %50 olasılıkla taşıyıcı olabilir. Bu nedenle anne ve babaların çocuk sahibi olmadan önce Talasemi taşıyıcısı olup olmadıklarını bilmeleri önemlidir.

 

Talasemi taşıyıcılığı asla bir hastalık değildir

Talasemi taşıyıcılığı bir hastalık değildir. Tedavi gerektirmez. Fakat özellikle ileri yaşlarda yaşa bağlı hemoglobin düzeyinin azalması nedeniyle bir miktar halsizlik olabilir. Talasemi taşıyıcılığı asla evlenmeye engel değildir. Ancak iki taşıyıcının evlenme kararı vermesi durumunda, bu kişilerin gebeliğin 10–11. haftalarında doğum öncesi prenatal tanı için bazı testleri yaptırmaları gerektiğini bilmeleri ve bu konuda genetik danışmanlık almaları gerekmektedir.

Talasemi taşıyıcılığı için tedavi gerekir mi?

Bu kişilere herhangi bir tedavi verilmez. Bazı taşıyıcılarda folik asit eksikliği gelişebilir. Bu nedenle folik asit verilebilir.

ANAPLASTİK BÜYÜK HÜCRELİ LENFOMA: KÜR SAĞLANABİLİR Mİ?

Aralık ayında blood dergisinde yayınlanan Brenduximab Vedotin ile yapılan faz 2 çalışmanın sonuçlarına göre, gerek tam remisyon sağlanan hastalarda 5 yıllık sağkalımın oldukça yüksek olması gerekse ortanca sağkalım değerlerine henüz ulaşılamaması nedeniyle bu tedavinin hastalarda küratif (tamamen şifa sağlayıcı) bir seçenek olabileceği bildiriliyor.

Makaleye ulaşmak için tıklayınız

KÖK HÜCRELER NASIL TOPLANIR?

Kök hücre nakli, önce hastanın kemik iliğindeki hücrelerin çeşitli ilaçlarla boşaltılması, daha sonra  sağlıklı bir kişiden veya hastanın kendisinden alınan kök hücrelerinin buraya yerleşerek çoğalması ve sonuçta kemik iliğindeki mevcut hastalığın ortadan kaldırılması işlemidir.

Kök hücre naklinde kullanılacak kök hücreler vericiden veya hastanın kendisinden 2 yolla toplanır.

Bunlar:

  1. Kemik iliği toplama şeklinde
  2. Damardan yani kan yolu ile toplama

Kemik İliği toplama

Vericiden veya hastadan kemik iliği toplama işlemi ameliyathane şartlarında ve genel anestezi altında gerçekleştirilir. Kemik iliği biyopsi için kullanılan iğnelerden biraz daha farklı, özel iğnelerle leğen kemiğinin arka üst tarafındaki çıkıntılı bölgeye girilerek, kemik iliğindeki kök hücreler toplanır. Hastalık tipine göre, laboratuvarda toplanan kök hücrelere ek hücre ayrıştırılması ve saflaştırılması işlemi yapılabilir.

Genel anestezi altında yapıldığı için toplama esnasında hasta (verici) ağrı hissetmez. Operasyon sonrası ağrılar ise ağrı kesiciler ile kontrol altına alınır.  İşlem sonrası özel testler ile kök hücre sayımı yapılır ve ne kadarının canlı olduğu saptanır. Verilecek kişi için uygun sayıda olduğu takdirde nakil için hazırlık yapılır. Toplama esnasında verici kemik iliği zarar görmez ve kendisi için yeniden üretime başlar.

Kan yoluyla kök hücre toplama işlemi (Aferez)

Aferez donör ya da hastadan tam kanın alınarak bileşenlerine ayrılması ve istenen bileşenin alındıktan sonra kalan kısmının geri verilmesi işlemidir. Kök hücre toplama işlemi için en çok tercih edilen yöntemdir. Aferezde kök hücreler, koldaki geniş bir damardan ya da bir merkezi toplardamara takılmış kateterden (boyun, göğüs ya da kasık bölgesindeki geniş damara yerleştirilen esnek bir tüp) alınır. Kandan kök hücrelerin toplanabilmesi için öncelikle kemik iliği içindeki kök hücrelerin kana çıkarılması gerekir. Bunun için G-CSF isimli bir ilaç uygulanır. İlaç başlandıktan 4-5 gün sonra kan sayımı ve kök hücre sayısı tayini yapılır. Sonuçlar doğrultusunda yeterli kök hücre toplanabileceğinden emin olduktan sonra aferez işlemi ile kök hücreler toplanır. Bu işlem genelde 1-3 seans içinde bitirilir. Aferez sırasında kişi herhangi bir ağrı ya da acı hissetmez ve kan alımı sonrası kısa süre içinde günlük yaşamına geri dönebilir.

Toplanan kök hücreler steril koşullarda bazı koruyucu maddeler katılarak dondurulur. 80 C°’ye sahip dondurucularda veya azot tankında saklanır.

 

KAYNAK: http://www.news.cancerconnect.com

POLİSİTEMİ: KAN FAZLALIĞI KANSIZLIK KADAR ÖNEMLİDİR!

Halsizlik, baş dönmesi, çok uyuma, kulak çınlaması gibi belirtiler başgösterdiğinde ilk akla gelen durum kansızlık yani anemidir. Hâlbuki aynı belirtiler “polisitemi” olarak bilinen kan fazlalığında da meydana gelebilir. Bu yazımızda, vücuttaki oksijen miktarının düşüklüğünden kansere kadar birçok nedeni olan polisitemiye bir göz atalım istedik.

Polisitemi nedir?

Kemik iliğinde kırmızı kan hücrelerinin aşırı üretimi sonucunda, kanda kırmızı küre sayısının artması polisitemi olarak adlandırılır.

Bir kişide laboratuvar testleri ile polisitemi saptandığında yapılması gereken iş bu polisitemi tablosunun gerçek mi yoksa göreceli mi olduğuna karar vermektir. Vücutta aşırı sıvı kaybı yapan durumlar (kusma, ishal gibi) göreceli polisitemi nedenleri arasındadır. Fakat bu durumlarda polisitemi genelde ileri düzeylerde olmaz. Polisitemi kanın şekilli elemanlarının kan içinde oranını gösteren hematokrit düzeyi ile saptanabilir. Erkeklerde hematokritin %60, kadınlarda %56’nın üzerinde olması gerçek polisitemiyi gösterir. Gerçek polisitemi olduğu kanıtlanan kişilerde bunun kemik iliği kaynaklı mı (primer), yoksa başka nedenlere mi bağlı olduğu (sekonder) araştırılmalıdır.

Polisitemi nedenleri nelerdir?

Primer polisitemi nedenleri (Polisitemi Vera)

Kemik iliğinde alyuvarların başka bir nedenden bağımsız olarak aşırı yapılması ile kendini gösteren bir hastalıktır. Tetkiklerde, alyuvar artışına ek olarak akyuvar (lökosit) artışı, pıhtılaşma hücrelerinin (trombosit) artışı görülebilir. Muayene sırasında veya ultrason yapıldığında dalak büyüklüğü saptanabilir. Bu hastalığın oluşmasında JAK2 adı verilen bir genin bozukluğu sorumlu tutulmaktadır. Polisitemi Vera hasta bilgilendirme kitapçığında bu hastalığın teşhis ve tedavisiyle ilgili detaylı bilgi verilecektir.

Sekonder (Kemik iliğindeki aşırı üretim dışındaki) nedenler

  1. Kanda oksijen basıncının düşmesine bağlı böbreklerden salınan Eritropoetin isimli kan yapımında görevi de olan bir hormona bağlı alyuvar sayısının artışı ile giden durumlar: Yüksek rakımda yaşamak, bazı kalp ve akciğer hastalıkları ile obesite bunlar arasında sayılabilir.
  2. Androjen hormonu içeren ilaç kullanma (Genelde vücut geliştirme sporu yapan kişilerde)
  3. Eritropoetin hormonu salgılayan çeşitli tümörler
  4. Ailesel
  5. Böbrek nakli sonrası

Polisitemi hastasında hangi belirtiler izlenir?

Aşırı kan yapımı ve kanın akışkanlığının bozulması nedeniyle baş ağrısı, baş dönmesi, başta dolgunluk hissi, kulak çınlaması ve göğüs (kalp) ağrısı görülebilir. Hastalarda özellikle sıcak banyodan sonra kaşıntı oluşur. Eklem ağrıları olabilir. Hastaların önemli bir kısmında pıhtılaşma eğilimi arttığı için damar tıkanıklığı oluşabilir. Bazı hastalarda ise kanama eğilimi nedeniyle diş eti, burun, mide ve cilt kanamaları izlenebilir. Hastalarda alyuvar artışına bağlı olarak kırmızı yüz görünümü vardır.  Dalak büyüklüğü ve karaciğer büyüklüğü saptanabilir. Tansiyon yüksekliği diğer bir bulgudur.

Tedavi

Polisitemi tedavisindeki temel yaklaşım kan düzeyinin normal seviyeye getirilerek kanın akışkanlığının düzeltilmesidir. Bu amaçla “flebotomi” adı verilen yöntemle hastadan aynı kan bağışında olduğu gibi belirli aralıklarla kan alınır. Alınan bu kan başkasında kullanılmaz. Kan sulandırıcı olarak aspirin verilir. Polisitemi vera tedavisinde hastanın riskine göre kullanabilen ve kan değerlerini düşürmeyi sağlayan başka ilaçlar (hidroksiüre, interferon, ruxolitinib gibi) da bulunmaktadır.

KAYNAK: https://www.mayoclinic.org

EYVAH! BOYNUMDA LENF BEZİ BÜYÜMESİ VAR!

panic ile ilgili görsel sonucu

İster boyunda ister başka bir bölgede eline lenf bezi gelen hastalarımızın telaşlanması doğaldır. Çünkü böyle bir durumda hastalarımızın ilk aklına gelen bu büyümenin kötü huylu bir tümör olabileceğidir.

Hâlbuki lenf bezi büyümesinin tek nedeni kanser değildir. Özellikle boyundaki lenf bezi büyümelerinin yaklaşık %80’i kanser dışı nedenlere bağlıdır.

Bu konudaki kaygılarınızı gidermek için gelin en baştan başlayalım.

Devamını Oku »

İHMAL EDİLEN ÖNEMLİ BİR SORUN: KANSIZLIK

Kana kırmızı rengini veren ve dokulara oksijen taşıyan alyuvarların içinde bulunan hemoglobin adlı proteindir. Bu proteinin yapı taşı ise demirdir. Sağlıklı bir kişinin kanında yaklaşık 12-16,5 gram/desilitre hemoglobin bulunur. Dünya sağlık örgütü kriterlerine göre erkeklerde hemoglobinin 13 g/dL, kadınlarda ise 12 g/dL altında olmasına anemi yani kansızlık denir.

Kansızlık dünyada sık görülen sağlık sorunlarından biridir. Dünya nüfusunun yaklaşık %30’a yakını kansızlıktan muzdarip durumdadır. Kansızlığa en sık neden olan durumlar ise demir ve B12 vitamin eksiklikleridir.

Devamını Oku »