Tüm dünyanın covid-19 ile mücadele ettiği bu dönemde Hematoloji – Onkoloji alanında onay alan ilaçları sizler için derledik. Temmuz ve Ağustos ayının en önemli gelişmeleri miyelom, lenfoma ve MDS tedavisinde gerçekleşti.
FDA, nüks veya refrakter multipl miyelomu
olan ve daha öncesinde 1-3 sıra tedavi alan yetişkin hastalar için deksametazon
ile kombinasyon halinde carfilzomib (KYPROLIS, Onyx Pharmaceuticals, Inc.) ve
daratumumab’ı (DARZALEX, Janssen Biotech, Inc.) onayladı (20 Ağustos 2020)
FDA, bir anti-CD38 monoklonal antikoru, bir
proteazom inhibitörü ve bir immünomodülatör ajan dahil olmak üzere daha önce en
az 4 tedavi almış, relaps veya refrakter multipl miyelomlu yetişkin hastalar
için belantamab mafodotin-blmf’yi (Blenrep, GlaxoSmithKline) onayladı (5
Ağustos 2020).
FDA, gerek düşük dereceli lenfomadan
kaynaklanan gerekse otolog kök hücre nakli için uygun olmayan başka türlü
tanımlanmamış nükseden veya refrakter diffüz büyük B hücreli lenfoma (DLBCL)
olan yetişkin hastalar için CD19’a yönelik bir sitolitik antikor olan
tafasitamab-cxix’e (MONJUVI, MorphoSys US Inc.) hızlandırılmış onay Verdi (31
Temmuz 2020).
FDA, BRAF V600 mutasyon pozitif olan, rezekte
edilemeyen (çıkarılamayan) veya metastatik melanomu olan hastalar için
kobimetinib ve vemurafenib ile kombinasyon halinde atezolizumab (Tecentriq,
Genentech, Inc.) tedavisini onayladı (30 Temmuz 2020).
Food and Drug Administration granted
accelerated approval to brexucabtagene autoleucel (TECARTUS, Kite, a Gilead
Company), a CD19-directed genetically modified autologous T cell immunotherapy,
for the treatment of adult patients with relapsed or refractory mantle cell
lymphoma (MCL). More Information. July
24, 2020
FDA nükseden veya refrakter mantle hücre
lenfoması (MHL) olan yetişkin hastaların tedavisi için CD19’a yönelik genetik
olarak modifiye edilmiş bir otolog T hücresi immünoterapisi olan brexucabtagene
otoleucele (TECARTUS, Kite, bir Gilead Company) hızlandırılmış onay Verdi (24
Temmuz 2020)
Food and Drug Administration approved an oral
combination of decitabine and cedazuridine (INQOVI, Astex Pharmaceuticals,
Inc.) for adult patients with myelodysplastic syndromes (MDS) including the
following: More Information. July 7, 2020
FDA, miyelodisplastik sendromlu (MDS)
yetişkin hastalar için oral desitabin ve sedazuridin kombinasyonunu (INQOVI,
Astex Pharmaceuticals, Inc.) onayladı (7 Temmuz 2020).
Sanal olarak takip ettiğimiz ASCO 2020 kongresinden hastalarımıza yeni tedaviler konusunda güzel haberler vermeye devam ediyoruz. Faz 3 BOSTON çalışması, multipl miyelomlu (MM) hastalarda selinexor, bortezomib ve deksametazon (SVd) kombinasyonu ile bortezomib ve deksametazon (Vd) kombinasyonunu karşılaştırmış haftalık SVd kombinasyonunun haftada iki kez Vd ile karşılaştırıldığında progresyonsuz sağkalımı (PFS) ve toplam yanıt oranlarını (ORR) önemli ölçüde iyileştirdiğini bulmuştur.
Faz 3 BOSTON çalışması, multipl miyelomlu (MM) hastalarda
selinexor, bortezomib ve deksametazon (SVd) kombinasyonu ile bortezomib ve
deksametazon (Vd) kombinasyonunu karşılaştırmış haftalık SVd kombinasyonunun
haftada iki kez Vd ile karşılaştırıldığında progresyonsuz sağkalımı (PFS) ve toplam
yanıt oranlarını (ORR) önemli ölçüde iyileştirdiğini bulmuştur.
BOSTON Çalışması’nın (ClinicalTrials.gov Tanımlayıcısı:
NCT03110562) ilk sonuçları, ASCO20 Sanal Bilimsel Programı sırasında
Yunanistan’daki Atina Üniversitesi’nden Meletios Dimopoulos tarafından sunuldu.
Selinexor, sınıfının ilk oral, selektif bir exportin-1
inhibitörüdür. SVd kombinasyonunun daha önce nüks / refrakter MM hastalarında yapılan
faz 1b/2 çalışmasında haftada bir kez SVd’nin iyi tolere edildiği ve anti-MM
aktivitesi gösterdiği saptanmıştı.
BOSTON çalışması, daha öncesinden 1-3 anti-MM rejimi alan Nüks/dirençli
MM hastalarında haftalık SVd ile haftada iki kez uygulanan Vd kombinasyonunu
karşılaştıran faz 3 randomize bir çalışmadır. Birincil sonlanım noktası PFS
olan çalışmanın ve ikincil sonlanım noktaları arasında ORR, toplam sağkalım (OS)
ve MM’li birçok hastada haftada iki kez Vd rejiminin uzun süreli kullanımını
sınırlayan periferik nöropati (PN) ile ilgili klinik sonuçlar bulunmaktadır.
Ortanca yaşları 67 (38-90 yıl) olan toplam 402 hasta
çalışmaya alındı (195 hasta SVd ve 207 hasta Vd aldı; % 57.1’i erkekti).
Başlangıçtaki hasta ve hastalık özellikleri açısından tedavi kolları arasında
Vd kombinasyonuna S eklenmesi, erken ve kalıcı bir PFS
faydası gösterdiği ve SVd kolundaki hastaların Vd kolundaki hastalara kıyasla
anlamlı derecede uzamış PFS’ye sahip olduğu (medyan, 13.93’e karşı 9.46 ay; HR,
0.70; P = .0075) görülmüştür. Çalışmayı sunan Dimopoulos, alt grup analizinde “PFS
faydasının daha önce lenalidomide maruz kalan hastalarda da görüldüğünü”
vurguladı.
Çalışmayı sunan Dimopoulos, “MM birinci basamak tedavisi
olarak lenalidomid sıklıkla daratumumab ile birlikte kullanıldığından nüks/dirençli
hastalık grubu için IMiD içermeyen bir seçeneğe sahip olması
BOSTON çalışmasının önemli bir bulgusu” dedi.
SVd kolunda Vd koluna kıyasla ORR önemli ölçüde daha yüksek
saptandı (% 76.4’e karşı% 62.3, P = .0012). ORR’deki bu fayda, 65 yaş ve üstündeki
hastalar ve yüksek riskli sitogenetikler de dahil olmak üzere tüm alt gruplarda
gözlemlenmiştir. Ortanca OS Vd ile 25 ay saptandı ve SVd ile henüz ulaşılmadı. Yan
etkiler açısından bakıldığında, toplam PN oranı SVd ile Vd’den anlamlı olarak
daha düşüktü (% 32.3’e karşı% 47.1; P = .0013).
The most frequent treatment-related AEs (grade ≥3) for SVd
vs Vd were thrombocytopenia (39.5% vs 17.2%, respectively), fatigue (13.3% vs
1.0%, respectively), and nausea (7.7% vs 0%, respectively).
Treatment discontinuation was similar in both arms (81% SVd
vs 82% Vd). Disease progression was the most common reason for discontinuation
(34% in the SVd arm vs 52% in the Vd arm). At 17.4 months follow-up, more
deaths had occurred in the Vd arm (30%) than in the SVd arm (24%).
SVD’ye karşı Vd için en sık tedavi ile ilişkili advers olaylar
(derece ≥3) trombositopeni (sırasıyla % 39.5’e karşı %17.2), yorgunluk
(sırasıyla %13.3’e karşı %1.0) ve bulantı (sırasıyla %7.7’ye karşı %0) idi.
Tedavi kesilmesi her iki kolda da benzerdi (%81 SVd ve %82
Vd). Hastalığın ilerlemesi en sık tedavi bırakma nedeni idi (SVd kolunda %34,
Vd kolunda %52). 17.4 aylık takipte Vd kolunda (%30) SVd kolundan (%24) daha
fazla ölüm meydana gelmiştir.
Kaynak
1. Dimopoulos MA, Delimpasi S, Simonova M, et al. Weekly selinexor, bortezomib, and dexamethasone (SVd) versus twice weekly bortezomib and dexamethasone (Vd) in patients with multiple myeloma (MM) after one to three prior therapies: Initial results of the phase III BOSTON study. Presented at: ASCO20 Virtual Scientific Program. J Clin Oncol. 2020;38(suppl):abstr 7031.
Sonuç olarak; multipl miyelomlu hastalarda genel olarak bu
veriler haftada bir kez [SVd] rejiminin yeni bir tedavi standardı ve en uygun üçlü
tedavisi olabileceğini göstermektedir.
Yeni tip corona virus infeksiyonu (covid 19) ile enfekte olan insan sayısı tüm dünyada 6.1 milyon kişiye ulaşırken, ölüm sayısı 370 bin oldu. Hematolojik kanserler olarak bilinen lenfoma, multiple myeloma ve lösemi hastalığına sahip kişilerde mevcut hastalıkların bağışıklık sistemini etkilemesi nedeniyle covid 19 infeksiyonundan etkilenme konusunda ister istemez bir endişe hakim. Bu yazımızda miyelom hastalarının covid 19 pandemisi döneminde bu endişe ile ilgili olarak sık sorduğu soruları özetlemeye çalıştık.
Hastalığımın henüz
tedavi gerektiren aşikar miyelom haline gelmediği ve “smoldering miyelom”
denilen öncü formu olduğu söylendiği için henüz bir tedavi almıyorum. Herhangi bir özel önlem almalı mıyım?
“Smoldering” terimi “için için yanan” anlamında
kullanılmaktadır. Bu durumda kişide henüz aşikar miyelom gelişmemiştir ve tüm
tedavi kriterlerini karşılamadığı için –klinik çalışma kapsamı hariç- rutin
pratikte herhangi bir tedavi verilmeden hasta izlenmektedir. Smoldering
miyelomlu kişilerin tamamen normal bağışıklığa sahip olup olmadığı veya aktif
miyelomda olduğu gibi bozulmuş olup olmadığı bilinmemektedir. Smoldering
miyelom hastalarının çoğunun iki uç arasında bir yerde olması muhtemeldir. Bu
nedenle, her bireyin sosyal mesafeyi ve iyi hijyen uygulamalarını takip
etmesini şiddetle tavsiye ederiz. Şu anda, belirli ek öneri yoktur. Ateş,
öksürük, vücut ağrıları, yorgunluk ve nefes darlığı gibi COVID-19
enfeksiyonunun yaygın semptomlarından biri mevcutsa, hemen doktorunuzu
aramalısınız.
Smoldering Miyelom için bir klinik araştırma kapsamında ilaç
tedavisi alıyor iseniz, tedaviyi sürdürme, geciktirme veya durdurma konusundaki
öneriler için doktorunuzla konuşmalısınız.
Beyaz kan hücresi /
nötrofil sayım düşük. Mevcut tedaviye ek olarak herhangi bir şey yapmam
gerekiyor mu?
Beyaz kan hücresi sayınızı desteklemek için büyüme
faktörleri (Neupogen, Neulasta) kullanıp kullanmayacağınızı ve bağışıklık
sisteminizi desteklemek için aylık olarak intravenöz immünoglobulin (IVIG,)
verilip verilmeyeceğini doktorunuzla görüşmenizi öneririz. Doktorunuz ayrıca
beyaz kan hücresi sayınız artıncaya kadar anti-biyotik ve anti-mantar ilaç
almanızı da önerebilir.
Normal immünoglobulin
/ antikor seviyelerim düşük. Mevcut tedaviye ek olarak herhangi bir şey yapmam
gerekiyor mu?
Özellikle daha öncesine ait sık infeksiyon öykünüz varsa, bağışıklık
sisteminizi desteklemek için aylık olarak intravenöz immünoglobulin (IVIG)
kullanmanız konusunda doktorunuzla görüşmenizi öneririz. Doktorunuz ayrıca
immünoglobulin / antikor seviyeleri normale dönene kadar yine anti-biyotik ve
mantar önleyici ilaç almayı önerebilir.
Enfeksiyonlara karşı
korunmak için her ay IVIG alıyorum. Bunun COVID-19 enfeksiyonunu daha da
kötüleştirebileceğini duydum. Bu doğru mu?
Şu anda, aylık koruyucu IVIG uygulamasının COVID-19 enfeksiyonu üzerinde olumlu veya
olumsuz herhangi bir etkisi olduğuna dair güvenilir bir kanıt yoktur. IVIG
tedavisine acil kriz geçene kadar devam edip etmeyeceğinize karar vermek için
miyelom tedavi ekibinizle konuşmalısınız.
COVID-19’u tedavi
etmek için klinik çalışmalarda birkaç ilaç olduğunu duydum. Bunlar için bir
reçete almalı ve enfeksiyon belirtileri olması durumunda bunları kullanmalı veya
kullanmak üzere evde saklamalıyım?
Mevcut bilgilerimiz dahilinde covid-19 tedavisinde birebir
etkinliği gösterilmiş bir tedavi yöntemi yoktur. Özellikle, yakın zamanda
Lancet Tıp Dergisinde hidroksikolorokin, klorakin ve bunların hastaneye
yatırılan Kovid-19 hastaları üzerindeki etkilerini gözlemleyen bir çalışma
yayınladı. Yetkililer, ilacın tek başına veya makrolid grubu antibiyotik ile
birlikte kullanıldığında, daha yüksek bir ölüm oranı beklendiğini bildirdiler.
Adını sıkça duyduğumuz remdesivir isimli ilacı ise ABD Sağlık Bakanlığı’na
bağlı Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sadece acil durumlarda ve ümitsiz koronavirüs
hastalarında kullanılmasını onayladı. Bu iki ilacın dışında da çok sayıda
ilacın klinik çalışması devam etmektedir ve henüz net bir veri elde
edilmemiştir. Şu an için bilinen gerçek ise, bu ilaçlardan herhangi birinin
COVID-19 enfeksiyonunu önleyebileceğine veya enfeksiyonu evde tedavi etmek için
kullanılabileceğine dair bilimsel bir kanıt olmadığıdır. Bu nedenle miyelom
tedavi ekibinize danışmadan bunlardan hiçbirini almamalısınız. Büyük olasılıkla
ekibiniz de bu ilaçları almamanızı tavsiye edecekdir.
Ateş durumunda
antibiyotik kullanmalı mıyım?
Anti-biyotikler bakteriyel enfeksiyonları tedavi eder;
COVID-19 gibi bir virüs üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır. Ek olarak, doktor
gözetiminde anti-biyotik almak, anti-biyotik dirençli bakterilerin gelişimini
teşvik eder. Bir enfeksiyon ve/veya ateş durumunuz olursa, doktorunuzun
rehberliği olmadan kendinizi evde tedavi etmek yerine tıbbi yardım almalısınız.
COVID-19 enfeksiyonu
durumunda “Steroid Olmayan Antienflamatuar İlaçlar” (NSAID’ler) almamam
gerektiğini duydum. Bu konudaki öneriniz nedir?
Miyelom hastalarında zaten bu ilaçların kullanılması böbrek
yetmezliği için artan risk nedeniyle önerilmez. COVID 19 durumundan bağımsız
olarak bu ilaçları hekiminiz ile görüşmeden almanızı önermiyoruz.
Miyelom tedavi planımın
bir parçası olarak steroid (prednizolon, deksametazon) alıyorum ve bunları
almamam gerektiğini duydum. Bu doğru mu?
Steroid tedavisinin covid 19 hastalarında hastanede yatış
süresi ve ölüm riskini artırması, ek enfeksiyon gelişimini kolaylaştırması
nedeni ile tedavinizde bazı düzenlemeler yapılabilir. Bununla birlikte, steroidler
çoğu miyelom tedavisinin önemli bir parçasıdır, bu nedenle miyelom tedavi
ekibinizle devam etmenin riskleri ve yararları hakkında konuşmalısınız.
Zona profilaksisi
için asiklovir veya valasiklovir kullanıyorum. Bu COVID-19 enfeksiyonunu
önlemeye yardımcı olur mu?
Hayır. Güncel veriler ışığında, asiklovir veya valasiklovir
kullanımının COVID-19 üzerinde herhangi bir etkisi olduğuna dair bir kanıt
yoktur. Öncelikli olarak sosyal mesafe ve iyi hijyen kurallarına uymalısınız.
Soğuk algınlığı /
grip mevsiminde başka ilaç almam gerekir mi?
Multipl miyelom için onaylanmış ilaçların çoğu ek enfeksiyon
gelişimini artıran ilaçlardır. Bu nedenle, bu enfeksiyonlara karşı korunmak
için profilaktik anti-mikrobiyal ilaç kullanmanız gerekirir. Proteazom
inhibitörü (Velcade, Kyprolis, Ninlaro) tedavisi görüyorsanız, zona hastalığını
önlemek amacı ile anti-viral ilaç önerilmektedir. Anti-CD38 ajanları (Darzalex,
Sarclisa) için, zona hastalığını önlemek ve test yapıldığında Hepatit B
virüsüne maruz kalma olasılığınız varsa anti-viral ilaç kullanmanız
önerilecektir. Yüksek doz steroidlere uzun süre maruz kalan hastalarda
(Pneumocystis jirovecii adlı bir organizmanın neden olduğu bir pnömoniyi
önlemek için koruyucu ilaç verilmesi konusunda doktorunuzla görüşmelisiniz. Şu
anda COVID-19’a özgü başka ilaç önerilmemektedir.
Geçen yıl otolog kök hücre nakli oldum. Mevcut tedaviye ek olarak herhangi bir şey yapmam gerekiyor mu?
Hayır. Hekiminizin önerisi ile Zona hastalığını önlemek için
koruyucu anti-viral ilaç kullanmalısınız. Her ne kadar allojenik nakildeki
kadar keskin kurallar olmamakla birikte otolog nakilde de nakil olduğunuz
merkezin mevcut aşılama programına uymalısınız. Şu anda COVID-19’a özgü başka
ilaç önerilmemektedir.
Hastalığım için kök hücre toplanması ve / veya otolog kök hücre nakli planlandı. COVID-19 salgını bunu etkiler mi?
Transplantasyonda önde gelen tıbbi organizasyonlar [Amerikan
Transplantasyon ve Hücresel Terapi Derneği (ASTCT), Avrupa Kemik İliği Nakli Derneği,
Mayo Kliniği gibi] uygulanacak algoritmalar ile ilgili önerilerini
tavsiyelerini gerek kendi sitelerinde gerekse bilimsel yayınlarda yayınladı. Bu
öneriler bazı detaylarda farklı olmakla birlikte, sizi takip eden hekimleriniz
bu önerileri kendi tecrübeleri ile harmanlayarak gerekli önerileri yapacaktır.
Bu rehberler ışığındaki önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz:
1. Remisyonda iseniz ve kök hücre toplanması ve nakli
“konsolidasyon” yani pekiştirme tedavisi için programlanmışsa, acil kriz geçene
kadar her ikisini de geciktirme konusunda doktorunuzla görüşmenizi öneririz.
2. Kök hücre mobilizasyonu dediğimiz kemik iliğindeki kök
hücrelerin kana geçirilmesi sürecine (kemoterapi ve / veya büyüme faktörleri)
daha önce başladıysanız, toplamanın devam edip etmeyeceğini doktorunuzla
tartışmalısınız
3. Kök hücreleriniz toplansa bile, nakil işleminin
geciktirilmesini ya da geciktirilmemesini tartışmalısınız. Eğer geciktirilme
kararı verilirse nakil için doğru fırsatı beklerken doktorunuz ayaktan
kemoterapiye geri dönmenizi önerebilir.
4. Doktorunuz nükseden hastalığın tedavisi için otolog kök
hücre nakli önerdiyse, devam edip etmemeniz konusunda yinebir görüşme
yapmalısınız. Alternatif tedaviler olabilir, ancak doktorunuz otolog nakli en
iyi seçenek olarak düşünüyorsa, şu anda devam etmenin risklerini ve faydalarını
gecikmeye karşı tartmalısınız.
5. Bu konuları özellikle sizi tedavi eden ve bu nedenle
hastalık durumunuzu en iyi bilen tedavi ekibinizle yapmak en uygun davranış
olacaktır.
Prof. Dr. H. İsmail
SARI
İç Hastalıkları ve
Hematoloji Uzmanı
Kaynaklar
1. Terpos E et al. Management of patients with multiple
myeloma in the era of COVID-19 pandemic: a consensus paper from the European
Myeloma Network (EMN). Leukemia 2020:1-12.
2. Malard F, Mohty M. Management of patients with multiple
myeloma during the COVID-19 pandemic. Lancet Haematol 2020:435-437.
3. Al Saleh AS, Sher T, Gertz MA. Multiple Myeloma in the
Time of COVID-19. Acta Haematol 2020:1-7.
4. Per Ljungman et al. The Challenge of COVID-19 and
Hematopoietic Cell Transplantation; EBMT Recommendations for Management of
Hematopoietic Cell Transplant Recipients, Their Donors, and Patients Undergoing
CAR T-cell Therapy. Bone Marrow Transplant 2020:1-6.
Tüm dünyanın covid-19 ile mücadele ettiği bu dönemde Hematoloji – Onkoloji alanında onay alan ilaçları sizler için derledik. Mayıs ayının en önemli gelişmesi cilt altı daratumumab (darzalex faspro) tedavisinin miyelom hastaları için onay alması oldu.
FDA, nivolumab (OPDIVO, Bristol-Myers Squibb
Co.) ve ipilimumab (YERVOY,
Bristol-Myers Squibb Co.) ile birlikte 2 siklus platin-dublet kemoterapi
kombinasyonunu epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) veya anaplastik
lenfoma kinaz (ALK) genomik tümör aberasyonları olmayan metastatik veya
tekrarlayan küçük hücreli dışı akciğer kanseri olan hastalar için birinci
basamak tedavi olarak onayladı (26 Mayıs 2020).
FDA, anaplastik lenfoma kinaz (ALK) pozitif
metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri (NSCLC) olan yetişkin hastalar
için brigatinib (ALUNBRIG, ARIAD Pharmaceuticals Inc.) tedavisini onayladı. (22
Mayıs 2020).
FDA, enzalutamid veya abirateron ile tedaviyi
takiben progresyon gösteren, zararlı veya şüpheli zararlı germ hattı veya
somatik homolog rekombinasyon onarım (HRR) gen mutasyonlu metastatik
kastrasyona dirençli prostat kanseri (mCRPC) olan yetişkin hastalar için
olaparib (LYNPARZA, AstraZeneca Pharmaceuticals, LP) tedavisini onayladı (19
Mayıs 2020).
FDA, yüksek PD-L1 ekspresyonuna sahip metastatik
küçük hücreli dışı akciğer kanseri (NSCLC) olan yetişkin hastaların ilk basamak
tedavisinde atezolizumab (TECENTRIQ®, Genentech Inc.) tedavisini onayladı (18
Mayıs 2020).
FDA, imatinib de dahil olmak üzere 3 veya daha
fazla kinaz inhibitörü ile önceden tedavi görmüş ileri evre gastrointestinal
stromal tümörü (GIST) olan yetişkin hastalar için ripretinib (QINLOCK,
Deciphera Pharmaceuticals, LLC.) tedavisini onayladı (15 Mayıs 2020).
FDA, androjen reseptör yönlü tedavi ve taksan
bazlı kemoterapi alan ile tedavi edilen zararlı BRCA mutasyonu (germ hattı ve /
veya somatik) ilişkili metastatik kastrasyona dirençli prostat kanserine
(mCRPC) sahip hastalar için rucaparib (RUBRACA, Clovis Oncology, Inc.) tedavisi
için hızlandırılmış onay verdi. yönlendirilmiş tedavi ve taksan bazlı kemoterapi
(15 Mayıs 2020).
FDA, pomalidomid (POMALYST, Celgene Corporation)
endikasyonunu, HIV-negatif yetişkin erişkin hastalarda kaposi sarkomu ve yüksek
aktif antiretroviral tedaviye rağmen başarısızlık görülen hastaları da içerecek
şekilde genişletmiştir (14 Mayıs 2020).
FDA, ilk basamak platin tabanlı kemoterapi ile
tam ya da parsiyel yanıt elde edilmiş ve kanseri zararlı veya şüpheli zararlı
BRCA mutasyonu ve/veya genomik instabilite ile tanımlanmış homolog
rekombinasyon eksikliği pozitif durumu ile ilişkili ileri evre epitelyal
ovaryen, fallop tüp kanseri veya primer peritoneal kanseri olan yetişkin
hastaların ilk basamak tedavisi için olaparib (LYNPARZA®, AstraZeneca
Pharmaceuticals, LP) endikasyonunu bevacizumab
kombinasyonunu içine alacak şekilde genişletti (8 Mayıs 2020).
FDA aşağıdaki endikasyonlar için selpercatinib’e
(RETEVMO, Eli Lilly ve Company) hızlandırılmış onay verdi:
• Metastatik RET füzyon pozitif
küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) olan yetişkin hastalar;
• Sistemik tedavi gerektiren
ileri veya metastatik RET-mutant medüller tiroid kanseri (MTC) olan 12 yaş ve
üstü erişkin ve pediatrik hastalar;
• Sistemik tedavi gerektiren ve
radyoaktif iyot dirençli (radyoaktif iyot uygunsa) ileri veya metastatik RET
füzyon pozitif tiroid kanseri olan ve 12 yaşın üzerindeki yetişkin ve çocuk
hastalar (8 Mayıs 2020).
FDA, tümörleri mezenkimal-epitelyal geçişin
(MET) ekzon 14 atlamasına yol açan bir mutasyona sahip olan metastatik küçük
hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) olan yetişkin hastalar için capmatinib’e
(TABRECTA, Novartis) hızlandırılmış onay verdi (6 Mayıs 2020
FDA, yeni tanı veya nüks/ dirençli multipl
miyelomlu yetişkin hastalar için daratumumab ve hyaluronidaz-fihj’i (DARZALEX
FASPRO, Janssen Biotech, Inc.), başka bir deyiş ile subkutan (cilt altı)
daratumumabı onaylamıştır (1 Mayıs 2020).
Covid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki yeni vakalara ilişkin güncel verilerin derlendiği “Worldometer” internet sitesine göre, dünya genelinde virüs nedeniyle 366 bin 415 kişi yaşamını yitirdi, virüs bulaşan 2 milyon 655 955 kişi iyileşti. Dünya genelinde Covid-19 bulaşan kişi sayısı, 5 milyon 909 bin 677’ye ulaştı. Hematolojik kanserli hastalarda da yavaş yavaş bu konudaki veriler olgunlaşmaya başlıyor. Bu yazımızla birlikte covid 19 pandemisinde hematolojik kanserlere yaklaşım konusundaki yazı dizimize başlıyoruz.
Hastaneye gidiş sıklığınızın azaltılması, damar yolundan verilen ilaçların sıklığının azaltılması veya ağız yolu (oral) ile kullanıma geçilmesi önerileri konusunda doktorunuzla telekonferans yöntemi ile iletişime geçin. Bu konularda sizin için önemli olan riskleri ve dikkat etmeniz gereken durumları en iyi sizi takip eden primer hekiminizin bileceğini aklınızdan çıkarmayın.
Ellerinizi sabun ve suyla her seferinde en az 20 saniye sık sık yıkayın.
Sabun ve su hazır bulunmuyorsa, en az% 60 alkol içeren alkol bazlı el dezenfektanı kullanın.
Burnunuza, gözlerinize ve ağzınıza ellerinizle dokunmaktan kaçının.
Hastalık semptomları gösteren kişilerle aynı ortamda bulunmamaya özen gösterin.
Sosyal mesafeye dikkat edin.
Sosyal toplantıları sınırlayın; 10 veya daha fazla kişiden oluşan toplantılardan kaçının.
Hava sirkülasyonunun zayıf olduğu kalabalık alanlarda maske takın.
Özellikle toplu paylaşım olasılığı yüksek olan ticari havayolu, otöbüs veya yolcu gemisiyle zorunlu olmayan seyahatlerden kaçının.
Zorunlu olmadıkça salgınların olduğu bölgelere seyahat etmekten kaçının.
Her zaman olduğu gibi sıvı alımınızı sürdürün ve doktorunuz tarafından aksi söylenmedikçe periyodik olarak egzersiz yapın; bu kan pıhtılaşması riskini azaltır.
Ateş ve diğer covid 19 semptomları varlığında, hastalığınızın ve tedavinizin mevcut durumuna göre covid 19 dahil olası nedenler ve tedavi yaklaşımı açısından doktorunuzla iletişime geçin.
Öksürüyorsanız veya hapşırıyorsanız, dirseğinizin dolabına veya eliniz yerine bir koruyucuya öksürerek / hapşırırken mikropların yayılmasını kontrol edin. Koruyucuyu hemen tıbbi atık kurallarına uygun olarak atın.
Grip aşısı ve hastalığınız için gerekli olan aşıların yapılması konusunda doktorunuzdan öneri alın.
Prof. Dr. H. İsmail SARI
İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı
Kaynaklar
Seth T, Shankar A, Roy S, Saini D. Hemato- Oncology Care in COVID-19 Pandemic: Crisis within a Crisis. Asian Pac J Cancer Prev 2020;21(5):1173-1175.
Weinkove R et al. Managing haematology and oncology patients during the COVID-19 pandemic: interim consensus guidance. Med J Aust 2020 May 13.
Percival MM et al. Considerations for Managing Patients With Hematologic Malignancy During the COVID-19 Pandemic: The Seattle Strategy. JCO Oncol Pract 2020 May 5.
Hematoloji Onkoloji grubundaki hastaların tedavisinde kullanılan ilaçlara ait Ağustos – Eylül – Ekim 2019 FDA onayları sitemizde yayınlandı. Son üç ayın en önemli gelişmeleri, hematoloji alanında multipl miyelom ve primer miyelofibroz tedavisinde yaşandı.
FDA, daha öncesinde üç veya daha fazla kemoterapi rejimi
almış, HRD pozitif, ileri over, fallop tüpü veya primer peritoneal kanser
hastaları için niraparib (ZEJULA, Tesaro, Inc.) tedavisini onayladı (23 Ekim
2019)
FDA, daratumumab (DARZALEX, Janssen) tedavisini yeni tanı
almış otolog kök hücre nakli (ASCT) için uygun olan multipl miyelomlu erişkin
hastalar için bortezomib, talidomid ve deksametazon ile kombinasyon halinde onaylamıştır
(26 Eylül 2019)
FDA, 2018’de metastatik olmayan kastrasyon dirençli
prostat kanseri olan hastalar için ilk olarak onaylanan apalutamid (ERLEADA,
Janssen Biotech, Inc) tedavisini metastatik kastrasyon duyarlı prostat kanserli
hastalar için onayladı (17 Eylül 2019)
FDA, MSI-H ve dMMR olmayan, önceki sistemik tedaviden
sonra progresyon gösteren ve cerrahi tedavi veya radyoterapi adayı olmayan
ileri endometriyal kanser için lenvatinib tedavisi ile kombine şekilde pembrolizumab
(KEYTRUDA, Merck) tedavisini onayladı (17 Eylül 2019)
FDA, fedratinib (INREBIC, Impact Biomedicines, Inc.)
tedavisini orta-2 veya yüksek riskli olan primer veya sekonder
(post-polisitemik veya post-trombositemik) miyelofibrozis (MF) hastaları için
onayladı (16 Ağustos 2019).
FDA, entrectinib (ROZLYTREK, Genentech Inc.) tedavisine erişikin
ve 12 yaş üzeri pediatrik hasta grubunda, bilinen kazanılmış dirençli bir
mutasyonu olmaksızın nötrofilik tirozin reseptör kinaz gene füzyonu olan, metastatik
veya cerrahi rezeksiyonu ciddi morbiditeye neden olabilecek ve tedavi sonrası
progresyon gösteren veya standart tedavilere tatmin edici yanıt vermeyen solid
tümörlü hastalar için hızlandırılmış onay vermiştir 15 Ağustos 2019).
FDA, pexidartinib tedavisini tenosnovyal dev hücreli tümör için onayladı (2 Ağutos 2019).
Multipl miyelom, kemik iliğinde yapılan plazma hücreleri adı verilen hücrelerde ortaya çıkan bir kanser türüdür. Plazma hücreleri, bağışıklık sisteminde önemli bir rol oynar ve yabancı mikroplarla savaşmak için gerekli antikorları üretir. Plazma hücreleri anormalleşerek kanser hücresi haline geldiklerinde ve kontrol dışına çıktıklarında, bu hastalığa multipl miyelom adı verilir (Resim 1).
Miyelom hastalığı bulunan hastalarımız ve yakınlarının en sık sorduğu sorulardan bir tanesi hastalığın kaçıncı evresinde oldukları ve bu hastalıkta evreleme işleminin nasıl yapıldığı konusudur.
Bugün
için miyelom hastalığında bilinen 3 evreleme sistemi vardır. Bunlar
Durie-Salmon
Evreleme Sistemi
Uluslararası
Evreleme Sistemi (International Staging System=ISS)
Revize
edilmiş Uluslararası Evreleme Sistemi (Revised International Staging
System=R-ISS)
DURIE – SALMON EVRELEME
SİSTEMİ
Kan değerimizi gösteren “hemoglobin düzeyi”, hastalığın
kemiklere verdiği hasar nedeniyle yükselen “kalsiyum seviyesi”, miyelom
hücrelerinin ürettiği “anormal proteinlerin kandaki ve idrardaki miktarı”,
kemik lezyonlarının ve kemik erimesinin olup olmaması ve böbrek
fonksiyonlarının bir göstergesi olan “kreatinin düzeyi” evreleme için
gereklidir.
Evre
1
Aşağıda sayılan tüm kriterlerin hastada
olması gerekir:
Kan
düzeyini gösteren hemoglobin seviyesi 10.5 g/dL’nin üstündedir.
Kemik
hasarına bağlı olarak yükselen kandaki kalsiyum düzeyi normal sınırlar
içerisindedir.
Kemik
filmlerinde tek bir kemik hasarı görülür veya hiç görülmez.
Miyelom
hücrelerinin ürettiği anormal proteinler olan immungolulin G (IgG immungolulin A
(IgA) antikorlarının kandaki immungolulin G (IgG) için 5 g/dL ve immungolulin A
(IgA) için 3 g/dL’nin altındadır.
Bence-Jones
proteini olarak adlandırılan idrarda saptanan anormal proteinlerin idrardan 24
saatlik atılımının 4 g/dL’nin altındadır.
Başka bir ifade ile
“hastalığın tümör yükü düşüktür”
Evre 2
Evre 1 ve
3’e uymayan kriterler Evre 2 olarak evrelendirilir.
Başka bir ifade ile
“hastalığın tümör yükü orta derecededir”
Evre 3
Aşağıda sayılan kriterlerden en az bir
tanesinin hastada olması gerekir:
Kan
düzeyini gösteren hemoglobin seviyesi 8.5 g/dL veya altındadır.
Kandaki
kalsiyum düzeyi 12 mg/dL’nin üzerindedir.
Kemik filmlerinde üç veya daha fazla alanda
kemik hasarı saptanır.
Miyelom
hücrelerinin ürettiği anormal proteinler olan immungolulin G (IgG immungolulin
A (IgA) antikorlarının kandaki immungolulin G (IgG) için 7 g/dL ve immungolulin
A (IgA) için 5 g/dL’nin üstündedir.
Bence-Jones
proteini olarak adlandırılan idrarda saptanan anormal proteinlerin idrardan 24
saatlik atılımının 12 g/dL’nin üstündedir.
Başka bir ifade ile “hastalığın tümör yükü yüksektir”
Böbrek
fonksiyonlarını gösteren kan kreatinin düzeyi 2 mg/dL’nin altında ise evrenin
yanına A harfi, 2 mg/dL’nin üstünde ise evrenin yanına B harfi eklenir.
Durie –
Salmon Evreleme sistemine bir örnek verelim:
Soru
73 yaşında
erkek hastaya tetkikler neticesinde multipl miyelom tanısı konulmuş. Miyelom
hücrerinin ürettiği anormal IgG yapısındaki antikorların miktarı 4.3 g/dL, Hb
düzeyi 10.8 g/dL, kan kalsiyum düzeyi 9.2 mg/dL, idrardaki bence – jones
protein miktarı 24 saatte 3.4 g/dL saptanmış ve kemik grafilerinde herhangi bir
kemik hasarı bulunmamıştır. Kreatinin düzeyi 1.6 mg/dL olan hastanın evresi
kaçtır.
Yanıt
Evre 1’e ait tüm kriterlerin olması ve kreatinin düzeyinin 2 mg/dL altında olması nedeni ile bu hastanın evresi Evre 1’dir.
Öte yandan Durie – Salmon evreleme sisteminin artık kullanılmadığını, şu an için uluslararası evreleme sistemi ve bunun revize edilmiş halinin daha çok kullanıldığını da belirtmemiz gerekir.
ULUSLARARASI EVRELEME
SİSTEMİ
Uluslarası evreleme sistemindeki evrelemede hastalığın
tümör yükünü gösteren iki biyokimyasal parametreden yararlanılır. Bunlar beta-2
mikroglobulin ve albumindir.
Evre
1
Beta-2 mikroglobulin 3.5 mg/dL’nin
altındadır.
Albumin düzeyi 3.5 g/dL’nin üstündedir.
Başka bir ifade ile
“hastalığın tümör yükü düşüktür”
Evre
2
Evre 1 ve
3’e uymayan değerler Evre 2 olarak evrelendirilir.
Başka bir ifade ile
“hastalığın tümör yükü orta derecededir”
Evre
3
Beta-2 mikroglobulin 5.5 mg/dL’nin
üstündedir.
Başka bir ifade ile “hastalığın tümör yükü yüksektir”
REVİZE
EDİLMİŞ ULUSLARARASI EVRELEME SİSTEMİ
Bu evreleme sisteminde uluslararası evreleme
sistemine ek olarak hastalığın genetik risk faktörleri ve kandaki tümör yükünü
gösteren diğer bir gösterge olan LDH düzeyi ilave edilmiştir.
Evre
1
Beta-2 mikroglobulin 3.5 mg/dL’nin
altındadır.
Albumin düzeyi 3.5 g/dL’nin üstündedir.
Serum LDH düzeyi laboratuvarın normal
değerleri arasındadır.
Ya yüksek risk olarak tarif edilen genetik
bozukluklar dışında genetik bozukluklar mevcuttur ya da hiç genetik bozukluk
saptanmamıştır.
Evre 2
Evre 1 ve
3’e uymayan kriterler Evre 2 olarak evrelendirilir.
Evre
3
Beta-2 mikroglobulin 5.5 mg/dL’nin
üstündedir.
Serum LDH düzeyi normalden yüksektir.
Yüksek risk olarak tarif edilen genetik
bozukluklar mevcuttur.
Hastalığın
evresinin tedaviye başlama ve hangi tedavinin seçileceği konusunda bir etkisi
var mıdır?
Multipl miyelom daha önceki yazılarımızda da
belirttiğimiz gibi yavaş seyirli ve sinsi bir hastalıktır. Hastalığın henüz
multipl miyelom haline gelmemiş hali MGUS (İngilizce “Monoklonal Gammapati of
Unknown Significance” isminin baş harflerinin kısaltılmış hali) olarak bilinen ve
Türkçeye “Anlamı Bilinmeyen Monoklonal Gammapati” olarak çevrilen durumdur. Bu
aşamada plazma hücreleri normal halinden kanserli hücre aşamasına dönmüş ama hem
kemik iliğindeki oranı %10’un altında hem de ürettikleri proteinler miyelomun
etkilerini oluşturacak kadar fazla değildir. Bu durum genellikle ilerleyicidir
ve hastalar miyelom formuna dönüşür.
Miyelom hastalığına dönüştükten sonraki ilk
hali smoldering miyelom (smoldering İngilizcede “için için yanan” demektir) yani
henüz multipl miyeloma ait semptomların görülmediği (asemptomatik) formudur. Bu
aşamada miyelom hücrelerinin kemik iliğindeki oranı 10 – 59 arasında
değişmektedir. Bu hücrelerin ürettiği anormal proteinler kanda 3 g/dL’nin
üstündedir. İdrarda 24 saatlik anormal protein miktarı 500 mg/dL’nin
üstündedir. Fakat görüntüleme yöntemlerinde herhangi bir kemik hasarı yoktur ve
miyeloma ait organ hasarını gösterecek laboratuvar değerleri tedavi
gerektirecek aşamaya gelmemiştir.
Son aşama semptomatik multipl miyelom
dediğimiz aşamadır. Kemik iliğinde miyelom hücresi oranı %10’un üzerinde veya
kemik iliği dışında biyopsi ile tanı konmuş “Plazmositom” adını verdiğimiz
miyelom hücrelerinin oluşturduğu bir tümöral kitle mevcuttur. Bunlara ilaveten
aşağıda belirtilen kriterlerden bir tanesinin olması hastalığın semptomatik
miyelom olduğunu ve tedavi edilmesi gerektiğini gösterir. Bu kriterler:
Kemik hasarının laboratuvar göstergesi olan kan
kalsiyum seviyesinin 11 g/dL üzerinde olması
Böbrek fonksiyonlarını gösteren kreatinin
seviyesinin 2 mg/dL üzerinde olması
Kan değerimizi gösteren hemoglobin
seviyesinin 10 g/dL atında olması
Görüntüleme yöntemlerinde bir veya daha fazla
kemik hasarının gösterilmesi
Miyelom hücre oranının kemik iliğinde %60
veya üzerinde olması
Anormal proteinlerin “hafif zincir kısmı”
olarak tarif edilen kappa ve lammbda protein oranının 100 ve üzerinde olması
MR görüntülemesinde 5 mm’den büyük 2 veya
daha fazla kemik hasarının gösterilmesidir.
Hastada, sayılan bu kriterler var ise tedavi
geciktirilmeden başlanmalıdır. Bu kriterler incelendiğinde hastalık evresinin kriterler
içinde yer almadığı görülebilir. Bununla birlikte Durie – Salmon evrelemesinin
3. Aşamasında bulunan hastaların büyük çoğunluğunun da tedavi edilme
kriterlerini karşıladığı görülecektir.
Hastalık evresinin seçilecek tedavi üzerine birebir etkisi olmadığı düşünülebilir. Fakat özellikle revize edilmiş uluslararası evreleme sistemine eklenen genetik bozuklukların niteliği ve hastalığın tümör yükü hem tedaviyi hem de hastalığın gidişatını doğrudan etkilemektedir.
Prof.
Dr. H. İsmail Sarı
İç
Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı
Kaynaklar
Brigle K, Rogers B. Pathobiology and
Diagnosis of Multiple Myeloma. Semin Oncol Nurs 2017;33(3):225-236.
Krishnan A. How to Think About Risk in
Myeloma. Clin Lymphoma Myeloma Leuk 2016;16 Suppl:S135-8.
Rajkumar SV. Updated Diagnostic Criteria and
Staging System for Multiple Myeloma. Am Soc Clin Oncol Educ Book
2016;35:e418-23.
İngilizce “White Blood Cell” (Beyaz kan hücresi) ya da kısaltılmış hali ile “WBC” diye yazılan, tıp dilinde “lökosit” olarak tarif edilen ve halk dilinde ise “akyuvar” ya da “beyaz küre” olarak isimlendirilen hücreler vücudu çeşitli mikroplardan ve zararlı toksinlerden koruyan vücuttaki savunma sistemimizin savaşçı hücreleridir. Beyaz kürelerin en yüksek sayıdan en düşük sayıya göre sıralayacak olursak 5 alt tipi bulunmaktadır. Bunlar 1) Nötrofil 2) Lenfosit 3) Monosit 4) Eozinofil 5) Bazofil’dir (Resim 1).
Beyaz küre ne işe yarar?
Bağışıklık sistemimizin hücreleri olan beyaz küreler virüs, bakteri ya da diğer zararlı toksinlere karşı sürekli savaş halindedir ve bu şekilde sağlığımızı tehdit eden yabancı istilalara karşı bizi korurlar (Resim 2).
Beyaz küre değerleri (sayısı) kaç
olmalıdır?
Refereans
aralıkları laboratuvarlara göre değişmekle birlikte bir milimetreküp kanda
yaklaşık 4 bin – 10 bin arasında olmalıdır.
Beyaz küre yüksekliği neden olur?
Sağlıklı
bir insanın 1 mm3 kanında 4 bin ile 10 bin arasında lökosit
bulunur. Tam kan sayımı tetkiki yapılan
bir yetişkinde laboratuvar kâğıdında gösterilen “WBC değerinin mm3’de
10 binden yüksek olması” vücutta beyaz kürelerin yüksek olduğuna
işarettir, tıp dilinde “lökositoz” olarak adlandırılır.
Lökositoz
nedenleri lökosit dediğimiz hücrelerin alt tipleri olan hücrelerin (nötrofil,
eozinofil, bazofil, monosit, lenfosit) yüksekliğine göre değişir. Bununla
birlikte ilk akla gelen nedenleri şöyle sıralayabiliriz:
•
İnfeksiyonlar: Her türlü virüs, bakteri, mantar ve parazit infeksiyonları beyaz
küre yüksekliğine neden olabilir. Buradaki önemli husus, beyaz küre
yüksekliğinin infeksiyona bağlı olduğunu düşünmek için mutlaka bir infeksiyon
nedenli iltihap kaynağı (boğaz infeksiyonu, akciğer infeksiyonu, idrar yolu
infeksiyonu, yumuşak doku infeksiyonu gibi) olmalıdır. İnfeksiyon kaynağı
olmadan görülen beyaz küre yüksekliğinde gereksiz antibiyotik kullanılması hem
antibiyotik direnci gelişmesine hem de hastanın tanısının gecikmesine neden
olur.
•
İnfeksiyon dışı iltihap (inflamasyon) yapan durumlar: Romatizmal hastalıklar,
organ kanserleri, iltihabi bağırsak hastalıkları, infeksiyon dışı deri
iltihapları (dermatit)
•
Dalağın herhangi bir neden sonucu ameliyatla alınması (splenektomi): Aslında
her türlü ameliyat sonrası beyaz küre yüksekliği görülebilir. Dalak ameliyatı
sonrası bu daha belirgin olarak gözükür ve daha uzun sürebilir.
•
Lösemi dışı kemik iliğinin aşırı üretimi ile giden hastalıklar: Bu hastalıklar
tıp dilinde “myeloproliferatif hastalıklar” olarak bilinirler.
•
Kalp krizi
•
Anksiyete ve stres durumları
•
İlaçlar: İster tek doz kullanılsın, ister sürekli olarak kullanılsın çoğu ilaç
beyaz küreleri yükseltebilir. Beyaz küre yüksekliği nedeni ile hekime
başvurduğunuzda mutlaka kullandığınız ilaçları belirtin.
•
“Hemoliz” olarak bilinen kan parçalanması hastalıkları:
•
Hormon bozuklukları
•
Alerjik hastalıklar
Yukarıda
açıklandığı gibi beyaz küre yüksekliğinin infeksiyon dışında birçok nedeni
bulunmaktadır. Tam kan sayımında beyaz küre yüksekliği olan bir hasta paniğe
kapılmadan ilgili hekime başvurmalı ve bu laboratuvar bulgusunun nedenleri
açısından araştırılmalıdır.
Beyaz küre düşüklüğü neden olur?
Hastaların
çoğunun tam kan sayımı tetkikinde gördüğü WBC değeri düşüklüğü, beyaz küre
düşüklüğüne işaret eder ve tıp dilinde bu duruma lökopeni adı verilir. Şu durum
ve hastalıklarda lökopeni oluşabilmektedir:
• Nezle, grip dahil virüslerin yol açtığı
hastalıklar
• Doğuştan kemik iliği yapımının bozuk
olduğu hastalıklar
• Kemik iliğini işgal eden kanserler
• Tıp dilinde “otoimmün” olarak ifade
ettiğimiz, vücudun bağışıklık sisteminin bu hücreleri ve kemik iliğini harap
ettiği durumlar
• Şiddetli ve bakterilerin yol açtığı
infeksiyonlar
• İlaçlar (Hemen her ilaç beyaz küreleri
düşürebilir).
• Vücutta “infeksiyon dışı iltihap” yapan
durumlar
• Romatizmal hastalıklar (Lupus, Romatoid
artrit gibi)
• Beslenme bozuklukları
• Vitamin eksiklikleri
• Radyasyon tedavisi
• Verem (Tüberküloz)
Tam
kan sayımında WBC değeri düşük olan bir hastanın öncelikle panik yapmaması, bu
laboratuvar değerinin lösemi dışında birçok hastalığın bulgusu olabileceğini
bilmesi ve ilgili hekim ya da hekimlerle işbirliği yaparak tüm bu hastalıklar
açısından değerlendirilmesi gerekmektedir.
Beyaz küre yüksekliği ve düşüklüğü lösemi
belirtisi mi?
Lösemilerde
beyaz küre yüksekliği veya tam tersine düşüklüğü izlenebilir. Fakat beyaz küre
yüksekliği veya düşüklüğü tesbit edilen hastalarda tek neden lösemi değildir.
Lösemi dışında da daha önce belirttiğimiz birçok hastalık beyaz kürelerde
düşüklüğe veya yüksekliğe neden olabilir. Hemen hemen tüm lösemi çeşitlerinde
sadece beyaz küre düşüklüğü veya yüksekliği tek laboratuvar bulgusu değildir.
Çoğu lösemi de bunlara ilaveten pıhtılaşma hücrelerinin sayısında ve hemoglobin
dediğimiz kan miktarında da birlikte düşüklük veya yükseklik görülebilir.
Beyaz küre normal, düşük veya yüksek
iken CRP değerinin yüksek olması ne anlama gelir?
CRP
karaciğer tarafından üretilen ve inflamasyon dediğimiz yangı veya iltihap
durumunda yüksekliği tesbit edilen bir proteindir. Her türlü infeksiyon
durumunda, romatizmal hastalıklarda, kronik bağırsak hastalıklarında, kalp
krizinde ve kanserlerde yükselebilir. Özellikle beyaz küre yüksekliği ile
birlikte yüksek bulunması öncelikle infeksiyon durumunu akla getirir.
Beyaz küre ve lenfosit yüksekliği hangi
durumlarda görülür?
Beyaz
küre ve lenfosit yüksekliği daha çok virüslere bağlı oluşan infeksiyonlarda
meydana gelir. Bu nedenle üst solunum yolu infeksiyonu olarak tarif edilen her
türlü nezle ve grip durumunda bu değişiklikler izlenebilir. Bunların dışında
bazı romatimal hastalıklarda, dalağın ameliyatla çıkarılması durumunda, ilaçlar
bağlı ve bazı lösemi tiplerinde yükseklik görülebilir.
Beyaz küre ve trombosit düşüklüğü hangi
durumlarda görülür?
Beyaz
küre ve trombosit düşüklüğünün en sık nedenlerinden bir tanesi üst solunum yolu
infeksiyonu olarak tarif edilen nezle ve grip durumudur. Bunların dışında çoğu
virüslere bağlı infeksiyonlar bu düşüklüğe neden olabilir. Beyaz küre ve
trombosit düşüklüğüne hemoglobin dediğimiz kan miktarının düşüklüğü eşlik
ediyorsa neden daha önemli olabilir. Olası tüm kemik iliği tembellikleri,
lösemiler ve diğer kan hastalıkları açısından araştırılması gerekir.
Beyaz küre ve trombosit yüksekliği hangi
durumlarda görülür?
Beyaz
küre ve trombosit yüksekliğinin en sık nedeni vücutta oluşan bir infeksiyon ve
iltihap durumudur. Özellikle bakteri adını verdiğimiz mikroorganizmalarla
oluşan infeksiyonlar (zatüre, idrar yolu infeksiyonu gibi) hem beyaz küreleri
hem de trombosit dediğimiz pıhtılaşma hücreleri artırabilir. Bunların dışında
kronik lösemilerden kronik myeloid lösemide, lösemi dışı kemik iliğin aşırı
çoğalması ile karakterize myeloproliferatif hastalıklarda, bazı romatizmal
hastalıklarda, hemoliz adını verdiğimiz kan parçalanması ile giden durumlarda,
dalağın ameliyatla alınması durumunda, bazı cerrahi operasyonlar sonrasında,
bazı alerjik hastalıklarda bu durum görülebilir.
Beyaz küre yüksekliği belirtileri
nelerdir?
Yine
belirtmek gerekir ki beyaz küre düşüklüğü bir hastalık değil laboratuvar
bulgusudur. Beyaz küre yüksekliğinde izlenecek yol aynı beyaz küre düşüklüğünde
olduğu gibi beyaz küre yüksekliğine neden olan hastalıkları gözden geçirmektir.
Yazının başında belirttiğimiz gibi infeksiyonlar, infeksiyon dışı iltihap yapan
durumlar, dalağın herhangi bir neden sonucu ameliyatla alınması, lösemiler,
lösemi dışı kemik iliğinin aşırı üretimi ile giden hastalıklar, kalp krizi,
anksiyete ve stres durumları, ilaçlar, hemoliz olarak bilinen kan parçalanması
hastalıkları, hormon bozuklukları, alerjik hastalıklar beyaz küre yüksekliğine
neden olabilir.
Bütün
bu nedenler arasında beyaz küre yüksekliğinin de en sık belirtisi infeksiyon
bulguları olarak sayabileceğimiz ateş, üşüme – titreme, öksürük, boğaz ağrısı,
geni akıntısı, balgam, idrar yaparken yanma, ishal, karın ağrısıdır. sık
infeksiyona yakalanma olarak söylenebilir. Cilt ve yumuşak dokudaki iltihap
belirtileri açısından dikkatli olmak gerekebilir. kilo kaybı, gece terlemesi,
vücut ve kemik ağrıları, eklem ağrıları, beyaz küreler ile birlikte pıhtılaşma
hücrelerinin ve alyuvarların düşmesine neden olan hastalıklarda halsizlik,
yorgunluk, vücutta morarma ve kanama izlenebilir.
Beyaz küre düşüklüğü belirtileri
nelerdir?
Öncelikle
belirtmek gerekir ki beyaz küre düşüklüğü bir hastalık değil laboratuvar
bulgusudur. Beyaz küre düşüklüğünde izlenecek yol beyaz küre düşüklüğüne neden
olan hastalıkları gözden geçirmektir. Daha önce belirttiğimiz gibi nezle, grip
dahil virüslerin yol açtığı hastalıklar, doğuştan kemik iliği yapımının bozuk
olduğu hastalıklar, kemik iliğini işgal eden kanserler, tıp dilinde “otoimmün”
olarak ifade ettiğimiz, vücudun bağışıklık sisteminin bu hücreleri ve kemik
iliğini harap ettiği durumlar, şiddetli ve bakterilerin yol açtığı
infeksiyonlar, ilaçlar, vücutta “infeksiyon dışı iltihap” yapan durumlar, kemik
iliği yetmezlikleri (Aplastik anemi, myelodisplastik sendrom), kemoterapiler,
AIDS hastalığına yol açan HIV virüsü, ileri derecede dalak büyüklüğü, lösemiler,
romatizmal hastalıklar (Lupus, Romatoid artrit gibi), beslenme bozuklukları,
vitamin eksiklikleri, radyasyon tedavisi ve verem (Tüberküloz) beyaz küre
düşüklüğüne neden olur.
Bütün
bu nedenler arasında beyaz küre düşüklüğünün en sık belirtisi sık infeksiyona
yakalanma olarak söylenebilir. Bunun dışında altta yatan nedene bağlı olarak
ateş, kilo kaybı, gece terlemesi, vücut ve kemik ağrıları, eklem ağrıları,
beyaz küreler ile birlikte pıhtılaşma hücrelerinin ve alyuvarların düşmesine
neden olan hastalıklarda halsizlik, yorgunluk, vücutta morarma ve kanama
izlenebilir.
Beyaz küre değeri nasıl yükseltilir? Beyaz
küre düşüklüğü tedavisi nedir? Beyaz küre düşüklüğüne ne iyi gelir?
Beyaz
küre nasıl yükseltilir sorusuna yanıt verebilmek için öncelikle beyaz küre
düşüklüğüne hangi durum veya hastalığın yol açtığını saptamak gerekir. Nezle,
grip dahil virüslerin yol açtığı hastalıklarda hastalık iyileştikten sonra
beyaz küre sayısı kendiliğinden normale gelir. Doğuştan kemik iliği yapımının
bozuk olduğu hastalıklarda kök hücreleri uyarıcı ilaç tedavisi veya kök hücre
nakli tedavi seçenekleri arasında yer alır. Kemik iliğini işgal eden organ
kanserleri veya lösemilerde o hastalığa yönelik kemoterapi, hedef tedaviler,
akılllı ilaçlar veya immünoterapi kullanılabilir. Tıp dilinde “otoimmün” olarak
ifade ettiğimiz, vücudun bağışıklık sisteminin bu hücreleri ve kemik iliğini
harap ettiği ve sayısını azalttığı otoimmün hastalıklarda bağışıklık sistemini
baskılayan ilaçlar kullanılır. Bakterilerin yol açtığı infeksiyonlarda uygun
antibiyotik kullanımı ile infeksiyonun düzeltilmesi değerleri normale getirir.
İlaca bağlı beyaz küre düşüklüğünde bu duruma neden olan ilacın geçici ya da
kalıcı olarak kesilmesi değerlerin normale gelmesini sağlar. Kemik iliği
yetmezliklerinde bağışıklık sistemini baskılayıcı ve kemik iliğini uyaran
ilaçların kullanımı ve kök hücre nakli sayılabilecek tedavi seçenekleridir. Dalak
büyümesine bağlı beyaz kürelerin dalak içinde göllenmesine bağlı düşmesi bazen
dalağın alınması ile düzelebilir. İnternette çok sayıda beyaz küreyi
yükseltecek bitkisel tedaviler yazılı olmakla birlikte bilimsel olarak
kanıtlanmış bir yiyecek, gıda takviyesi veya beslenme yöntemi bulunmamaktadır.
Beyaz küre yüksekliği nasıl düşürülür?
Beyaz küre yüksekliği tedavisi nedir? Beyaz küre yüksekliğine ne iyi gelir?
Aynı
beyaz küre düşüklüğü nasıl yükseltilir sorusunda olduğu gibi, beyaz küre
yüksekkliğinin nasıl düşürüleceği sorusuna yanıt verebilmek için beyaz küre
yüksekliğine hangi durum veya hastalığın yol açtığını saptamak gerekir. Eğer
beyaz küre yüksekliğinin sebebi bir iltihap yani vücuttaki herhangi bir yerde
oluşan infeksiyon (zatüre, idrar yolu infeksiyonu gibi) ise uygun antibiyotik
tedavisi ile düşürülebilir. İlaçlara bağlı bir yükseklik ise çoğunlukla ilacın
kesilmesine bağlı normale gelecektir. Sigaraya bağlı olduğu düşünülürse
sigaranın bırakılmasından yaklaşık 6 ay – 2 sene içinde değerler normale gelir.
Romatizmal bir hastalığa bağlı ise uygun romatizmalar ilaçlar ile romatizma
kontrol altına alınırsa beyaz küreler de normal değerlerine gelir. Eğer beyaz
küre yüksekliğinin nedeni hematolojik bir hastalık veya kanser ise (lösemi,
lenfoma, miyeloma, myeloproliferatif hastalıklar) bu hastalıklara özel
kemoterapi yada akıllı ilaçlarla hastalık kontrol altına alınarak beyaz küreler
normale getirilebilir. Anksiyete ve stres durumuna bağlı beyaz küre
yüksekliğinde mümkün olduğu kadar stresten uzaklaşılmalı ve uygun tedaviler
psikiyatristler tarafından başlanmalıdır. Kalp krizi durumunda kriz tedavi
edilip iyileştikten sonra beyaz küreler belirli bir zaman dilimi içinde normale
döner. İnternette çok sayıda beyaz küreyi düşürecek bitkisel tedaviler yazılı
olmakla birlikte bilimsel olarak kanıtlanmış bir yiyecek, gıda takviyesi veya
beslenme yöntemi bulunmamaktadır.
Beyaz küre iğnesi nedir?
Beyaz
küre iğnesi kemik iliğindeki kök hücrelerin çoğalmasını ve olgunlaşarak kemik
iliğinden kana geçişini artıran bir tedavidir. Tıbbi ismi “Granulosit Koloni
Stimule Edici Faktör” (G-CSF) olarak bilinir. Beyaz küreleri geçici olarak
yükseltmeyi sağlar. Kanser hastalarında kemoterapi sonrası düşen beyaz
kürelerin hızlıca yükseltilmesinde kullanılabileceği gibi, kök hücre verecek
kişilerde kök hücrelerin kemik iliğinden kana geçişini sağlayarak rahatlıkla
kandan kök hücre toplanabilmesi için de kullanılır. Bu nedenle “Kök Hücre
Aşısı” olarak da bilinir.
Beyaz küre – kanser bağlantısı var
mıdır?
Beyaz küre düşüklüğü ve yüksekliği ile kanser oluşumu arasında direkt bir bağlantı veya ilişki bulunmamaktadır. Fakat hematolojik kanserler dediğimiz lösemi, lenfoma ve miyelom hastalığında ve bazı organ kanserlerinde beyaz küre düşüklüğü veye yüksekliği görülebilir.
Beyaz küre değerleri yaşa göre değişir
mi? Yenidoğanda beyaz küre sayısı nasıldır?
Beyaz
küre değerleri yaşa göre değişir. Özellikle hayatın ilk yıllarında normale göre
biraz yükselmekle birlikte 18 yaşından sonra genellikle bir mm3
kanda 4 bin-10 bin arasında seyreder. Doğumdan sonra ilk haftalarda yenidoğan
bebeklerde beyaz küre sayısı ve beyaz küre alt tip hücresi olan lenfosit sayısı
yüksektir. Beş – altı yaşlarında beyaz küre sayısı normale dönerken lenfosit
oranı düşer ve nötrofil dediğimiz hücreler en fazla sayıda olur.
Beyaz küre yüksekliği veya düşüklüğü hamilelikte
farklılık gösterir mi?
Gebelikte
beyaz küre sayısı genelde normal olmakla birlikte herhangi bir infeksiyon
olmadan yüksek de bulunabilir. Genelde bir mm3 kanda 13.000 – 15.000
civarında seyredebilir. Bu durumda mutlaka bu duruma herhangi bir infeksiyonun
eşlik edip etmediği beyaz kürelerdeki bu artışın herhangi bir kan hastalığına
bağlı olup olmadığı incelenmelidir. Doğum sırası ve sonrasında bu artış daha
fazla olabilir. Doğumdan sonraki ilk 2 hafta içinde genellikle normale döner.
Referanslar
1. Martin S. Blumenreich. The White
Blood Cell and Differential Count. Clinical Methods: The History, Physical, and
Laboratory Examinations. 3rd edition.
Hematoloji Onkoloji grubundaki hastaların tedavisinde kullanılan ilaçlara ait Mayıs – Haziran – Temmuz 2019 FDA onayları sitemizde yayınlandı. Son üç ayın en önemli gelişmeleri, hematoloji alanında multiple myelom, lenfoma, kronik lenfositik lösemi ve akut lösemi tedavisinde yaşandı.
FDA, ileri özofageal skuamöz hücre kanseri
için pembrolizumab tedavisini onayladı (30 Temmuz 2019).
FDA, metastatik olmayan kastrasyon dirençli
prostat kanseri için darolutamid (NUBEQA, Bayer HealthCare Pharmaceuticals
Inc.) tedavisini onayladı (30 Temmuz 2019).
FDA, relaps
refrakter multipl miyelomlu (RRMM) yetişkin hastaların tedavisi için, en az
dört tedavi almış ve hastalığı en az iki proteazom inhibitörü, en az iki
immünomodülatör ajan ve bir anti-CD38 monoklonal antikoru dahil olmak üzere
diğer birkaç tedavi formuna dirençli olan yetişkin hastaların tedavisinde
ağızdan alınan selinexor tabletlere hızlandırılmış onay vermiştir (3 Temmuz
2019).
FDA, otolog kök hücre nakli için uygun
olmayan yeni tanı multipl miyelom hastaları için daratumumab (DARZALEX, Janssen
Biotech, Inc.) tedavisini lenalidomid ve deksametazon ile kombinasyon tedavisi
şeklinde onayladı (27 Haziran 2019).
FDA, daha öncesinde en az bir sıra tedavi
almış ve platin tedavisi sırasında veya sonrasında progresyon olan metastatik
küçük hücreli akciğer kanserinde pembrolizumab (KEYTRUDA, Merck) tedavisine
hızlandırılmış onay verdi (17 Haziran 2019).
FDA, pembrolizumab (KEYTRUDA, Merck) tedavisini
metastatik ya da rezekte edilemeyen, tekrarlayan baş ve boyun skuamöz hücreli
karsinomalı (HNSCC) hastaların birinci basamak tedavisi için onayladı (10
Haziran 2019).
FDA, daha öncesinden en az iki sıra tedavi
almış, relaps-refrakter diffüz büyük b hücreli lenfoma (başka türlü
sınıflandırılamayan) hastalarında, CD79b hedefli antikor ilaç konjugesi olan polatuzumab
vedotin-piiq (POLIVY, Genentech, Inc.) tedavisine bendamustin ve rituksimab
kombinasyonu ile birlikte hızlandırılmış onay vermiştir (10 Haziran 2019).
FDA, FDA onaylı bir test tarafından tespit
edilen bir FLT3 mutasyonuna sahip relaps veya refrakter akut miyeloid lösemi
(AML) olan yetişkin hastalar için gilteritinib (XOSPATA, Astellas Pharma US,
Inc.) tedavisinin etiketlemesinde genel sağkalım verilerinin eklenmesini
onayladı (29 Mayıs 2019).
FDA, lenalidomid (REVLIMID, Celgene Corp.)
tedavisini önceden tedavi almış foliküler lenfoma (FL) ve yine daha önce tedavi
edilmiş marjinal zon lenfoma (MZL) hastaları için rituximab ile kombinasyon
halinde kullanılmasını onayladı (28 Mayıs 2019)
FDA, alpelisib (PIQRAY, Novartis
Pharmaceuticals Corporation) tedavsini fulvestrant ile kombinasyon şeklinde,
endokrin temelli bir rejim sırası veya sonrasında progresyon gelişen, FDA
onaylı bir test tarafından PIK3CA mutasyonu gösterilen, HER-2 negatif, hormon
reseptörü pozitif ilerlemiş veya metastatik meme kanserinde onayladı (24 Mayıs
2019).
FDA, ruxolitinib (JAKAFI, Incyte Corporation)
tedavisini 12 yaş ve üstü pediatrik ve yetişkin hastalarda steroid-refrakter
akut graft versus-host hastalığı (GVHD) için onayladı (24 Mayıs 2019).
FDA, 1 aylık ve daha büyük pediatrik
hastalarda semptomatik venöz tromboembolizmin (VTE) tekrarını azaltmak için
dalteparin sodyum (FRAGMIN, Pfizer, Inc.) tedavvisini onayladı (16 Mayıs 2019).
FDA, kronik lenfositik lösemili (KLL) veya
küçük lenfositik lenfomalı (SLL) erişkin hastalar için venetoclax (VENCLEXTA,
AbbVie Inc. ve Genentech Inc.) tedavisini onayladı (15 Mayıs 2019).
FDA, avelumab (BAVENCIO, EMD Serono, Inc.)
tedavisinin ileri evre renal hücreli karsinomalı (RCC) hastaların birinci
basamak tedavisi için axitinib ile birlikte kullanılmasını onayladı (14 Mayıs
2019).
FDA, ramucirumab (CYRAMZA, Eli Lilly ve
Company) tedavisini >400 ng / mL alfa fetoproteine (AFP) sahip olan ve daha
önce sorafenib ile tedavi edilen hastalarda hepatoselüler karsinom (HCC) tedavisi
için tek ajan olarak kullanımını onayladı (10 Mayıs 2019).
FDA, neoadjuvan taksan ve trastuzumab bazlı
tedaviden sonra kalıntı invaziv hastalığı olan HER2-pozitif erken meme kanseri
(EBC) olan hastaların adjuvan tedavisi için ado-trastuzumab emtansin (KADCYLA,
Genentech, Inc.) tedavisini onayladı (3 Mayıs 2019).
FDA, ivosidenib (TIBSOVO, Agios
Pharmaceuticals, Inc.) tedavisini, yoğun indüksiyon tedavisine engel teşkil
eden komorbiditelere sahip, 75 yaş ve üstünde olan, IDH1 mutasyonu FDA onaylı
bir test tarafından gösterilmiş, yeni tanı almış akut miyeloid lösemi (AML) hastaları
için onayladı (2 Mayıs 2019).
ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), relaps refrakter multipl
miyelomlu (RRMM) yetişkin hastaların tedavisi için, en az dört tedavi almış ve
hastalığı en az iki proteazom inhibitörü, en az iki immünomodülatör ajan ve bir
anti-CD38 monoklonal antikoru dahil olmak üzere diğer birkaç tedavi formuna dirençli
olan yetişkin hastaların tedavisinde ağızdan alınan selinexor tabletlere
hızlandırılmış onay vermiştir.
İlacın etki mekanizmasının XPO1 adı verilen taşıyıcı bir
proteinin baskılanarak tümör oluşumunu engelleyen proteinlerde çekirdek içinde
artma ve kanser yapan proteinlerde ise azalma sağlanması şeklinde olduğu
belirtiliyor.
Multipl miyelom, plazma hücrelerinde başlayan (antikor
üreten beyaz kan hücreleri) kanserdir ve ayrıca “plazma hücreli miyelom” olarak
da adlandırılabilir. Anormal plazma hücreleri kemik iliğinde çoğalır ve vücudun
birçok kemiğinde tümörler oluşturur. Daha fazla antikor yapıldığı için kanın durağanlaşmasına
neden olabilir ve kemik iliğinin yeteri kadar sağlıklı kan hücreleri yapmasını
engelleyebilir. Multipl miyelomun kesin nedenleri bilinmemektedir, ancak yaşlı
bireylerde daha fazla görülür.
Deksametazon ile kombinasyon halinde Selinexor ile tedavi
edilen RRMM’li 83 hastada etkinlik değerlendirilmiş ve çalışmanın sonunda,
toplam cevap oranı % 25.3 olarak ölçülmüştür. İlaç tedavisine verilen ortanca yanıt
süresi 3.8 ay olarak saptanmıştır.
Selinexor tabletlerini deksametazon ile birlikte alan
hastaların ortak yan etkileri arasında düşük beyaz kan hücresi sayısı
(lökopeni), bir tür beyaz kan hücresi olan nötrofil sayısının düşmesi (nötropeni),
düşük trombosit sayısı (trombositopeni) ve kansızlık anemi) sayılabilir.
Hastalarda tedavi sırasında ayrıca kusma, bulantı, yorgunluk, ishal, ateş,
iştah ve kilo kaybı, kabızlık, üst solunum yolu enfeksiyonları ve düşük kan
sodyum düzeyleri (hiponatremi) olabileceği de bildirilmiştir.