Anasayfa » Etiket: profdrhisari

Etiket Arşivi: profdrhisari

KLL14 ÇALIŞMASI: VENETOCLAX-OBİNUTUZUMAB REJİMİNİN UZUN DÖNEM SONUÇLARI DA OLUMLU GÖRÜNÜYOR

Sanal olarak takip etme fırsatı bulduğumuz ASCO20 kongresnde sunulan klinik çalışmalara göz atmaya devam ediyoruz. Bilimsel programda sunulan KLL14 çalışmasının güncellenmiş analizinde, komorbiditelere sahip tedavi almamış kronik lenfositik lösemili (KLL) hastalarda  obinituzumab + klorambusil (ClbG) rejimi ile karşılaştırıldığında venetoklaks + obinutuzumab (VenG) tedavisinin uzun dönem izleminde olumlu klinik sonuçların devam ettiği gözlendi.

ASCO20 sanal bilimsel programda sunulan KLL14 çalışmasının güncellenmiş analizinde, komorbiditelere sahip tedavi almamış kronik lenfositik lösemili (KLL) hastalarda  obinituzumab + klorambusil (ClbG) rejimi ile karşılaştırıldığında venetoklaks + obinutuzumab (VenG) tedavisinin uzun dönem izleminde olumlu klinik sonuçların devam ettiği gözlendi.

Daha önce KLL14 çalışması ile tedavi edilmemiş KLL ve komorbiditesi olan hastalarda ClbG ile karşılaştırıldığında VenG ile progresyonsuz sağkalımda (PFS) iyileşme gösterilmiştir. Bu güncellenmiş analiz, ortalama 39.6 aylık takip ile daha uzun dönem sonuçları içermektedir.  

Çalışmaya toplam 423 hasta alındı.  Birincil sonlanım noktası araştırmacı tarafından değerlendirilen PFS, ikincil sonlanım noktaları ise  yanıt oranları, minimal rezidüel hastalık (MRD) ve toplam sağkalım (OS) idi.

ClbG ile karşılaştırıldığında VenG rejiminde PFS üstünlüğü uzun dönem izlemde de korunmuş, 3 yıllık VenG ile PFS %81.9 iken ClbG ile %49.5 olmuştur. VenG kolunda ortanca PFS’ye ulaşılmadı ve ClbG kolunda ise 36 aydı ( [HR], 0.31;% 95 CI, 0.22-0.44; P <.001).

İlginç olarak, çalışmanın ilk sonuçlarında immünglobulin ağır zincir (IgHV) mutasyonu olan ve olmayan hastalarda PFS farkı gözlenmez iken uzun dönem sonuçlarda venetoklaks-obinutuzumab rejimi ile IGHV mutasyonu olan hastalarda daha yüksek etkinlik sağlanmıştır.

MRD oranı VenG kolunda ClbG koluna göre daha yüksekti (% 47.2’ye karşı % 7.4). Ortalama OS’ye henüz ulaşılamamıştır. Ancak analizde çalışma kolları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (HR, 1.03;% 95 CI, 0.60-1.75; P = .92). VenG kolunda, hastaların %17’sinde ClbG kolundaki %10.3’e kıyasla yeni ikinci primer malignite gelişmiştir.

Sonuç olarak, KLL14 çalışmasının yeni yayınlanan verileri VenG’nin uzun dönem izlem sırasında da etkinliğini sürdürdüğünü, bu yararın bilinen tüm risk kategorileri için geçerli olduğunu ve bu rejimin daha önce tedavi edilmemiş KLL hastaları için uygun bir seçenek olduğunu göstermektedir.

Kaynak

Al-Sawaf O, Zhang C, Tandon M, et al. Fixed-duration venetoclax-obinutuzumab for previously untreated patients with chronic lymphocytic leukemia: Follow-up of efficacy and safety results from the multicenter, open-label, randomized, phase III CLL14 trial. Presented at: ASCO20 Virtual Scientific Program. J Clin Oncol. 2020;38(15_suppl):abstr 8027. 

YENİ TANI DBBHL HASTALARINDA STANDART TEDAVİYE EKLENEN AVADOMİD UMUT VERİYOR

Sanal olarak takip etme fırsatı bulduğumuz ASCO20’den derlediğimiz çalışmaları aktarmaya devam ediyoruz. Bilimsel programda sunulan bir çalışmada, yeni tanı konmuş, yüksek riskli diffüz büyük B hücreli lenfoma (DBBHL) olan hastalar için, standart tedaviye avadomid eklenmesinin, faz 1 sonuçlarına dayanarak tedavi başarısızlığı olasılığını azaltabildiği bildirildi.

Yeni tanı konmuş, yüksek riskli diffüz büyük B hücreli lenfoma (DBBHL) olan hastalar için, standart tedaviye avadomid eklenmesinin, faz 1 sonuçlarına dayanarak tedavi başarısızlığı olasılığını azaltabildiği bildirildi.

Avadomid nedir?

Potansiyel antineoplastik, antianjiyojenik ve immünomodülatör aktivitelere sahip yeni, küçük moleküllü bir sereblon modüle edici ajandır.  Oral uygulamadan sonra avadomid, hematopoietik transkripsiyon faktörleri Aiolos ve Ikaros’un Cullin-4 RING E3 ubikitin ligaz kompleksine alınmasını teşvik etmek için sereblona bağlanır ve modüle eder. Bu bağlanma, Aiolos ve Ikaros’un ubikuitinasyonu ve hızlı proteazomal degradasyonu ve DDX58 ve IRF7 de dahil olmak üzere interferon (IFN) uyarılmış genlerin derepresyonu ile sonuçlanır ve bazı tümör hücrelerinin apoptozuna yol açar. Ek olarak, Aiolos degredasyonu, IL2 geninin derepresyonuna yol açar, böylece interlökin-2 üretimini, T lenfositlerin kostimülasyonunu ve IL-2 ile indüklenen T hücresi proliferasyonunu arttırır. Avadomid ayrıca, natural killer=doğal olarak öldürücü (NK) hücrelerin aktivasyonunu teşvik edebilir ve bu da potansiyel olarak tümör hücresi öldürmesini güçlendirebilir. Aiolos ve Ikaros, normal B ve T hücre fonksiyonunda önemli bir rol oynadığı bilinen transkripsiyonel baskılayıcılardır.

ASCO20 sanal bilimsel kongre programında bir parçası olarak bulguları sunan Washington Üniversitesinden Neha Mehta-Shah tarafından sunulan çalışmada, mevcut rejimin iyi tolere edildiği ve %79’luk bir tam yanıt oranı sağladığı belirtildi

Çalışmada yeni tanı DBBHL tedavisinin klinik bir zorluk olmaya devam ettiği her 21 günde bir verilen rituksimab, siklofosfamid, doksorubisin, vinkristin ve prednizon tedavisinden oluşan standart R-CHOP-21  ile özellikle yüksek risk hastalarda % 30 -% 50 arasında tedavi başarısızlık oranı olduğu bildirildi.

Etkinliği artırmak için araştırmacılar, daha önce relaps veya refrakter DBBHL hastaları için monoterapi olarak kullanıldığında %11’lik tam yanıt oranı gösteren ve bir sereblon E3 ligaz modülatörü olan avadomidi denediler.

Mevcut faz 1 verileri, en az 2.0 cm’lik ölçülebilir lezyonları olan yeni tanı konmuş 3-5 arasında Uluslararası Prognostik İndeks (IPI) skoruna sahip 35 yetişkini DBBHL’li hastayı kapsıyordu. Spesifik olarak, hastaların %51’inin IPI’si 3 iken, % 49’unun IPI’si 4-5 idi.

Tüm hastalara pegfilgrastim desteğinde standart R-CHOP ve ayrıca 1-3 mg’dan artan dozlarda oral avadomid verildi. Tedavi, tolere edildiğinde 21 günde bir altı siklus uygulandı. Tedavi haftalarında, 7 günün 5’inde avadomid verildi.

Birincil hedefler güvenlik, tolere edilebilirlik ve tam yanıt oranı idi. İkincil hedefler arasında biyobelirteçler ve ek etkinlik önlemleri yer alırken, farmakokinetik ve farmakodinamiği değerlendirmek için keşifsel analizler de yapılmıştır.

Etkililik açısından değerlendirilebilen 34 hastanın tamamında yanıt oranı %79 ve objektif yanıt oranı %88 idi. Ortalama 10 aylık takipten sonra, 1 yıllık progresyonsuz sağkalım oranı %80 idi.

Hastaların çoğu (% 91) altı tedavi siklusunu tamamladı. Ortalama relatif toplam doz yoğunlukları avadomid ve R-CHOP-21 için sırasıyla %99 ve %95 idi. Üç hastadan yaklaşık ikisinde (% 66) avadomid kesme gereksinimi ve %9’unda advers etkiler nedeniyle doz azaltımı gerekli oldu.

Altı hastada sepsis dahil cilt enfeksiyonlarından kaynaklanan febril nötropeni, hipotansiyonlu febril nötropeni, febril nötropeni, pnömoni ve bakteriyel hepatik enfeksiyon ile birlikte görülen nötropeni gibi doz sınırlayıcı toksisiteler meydana geldi. Bu bulgulara dayanarak, önerilen faz 2 avadomid dozu 3 haftadan 2’sinde 3 mg olarak belirlenmiştir.

Hastaların yaklaşık %74’ünde tedavi ile ortaya çıkan grade 3-4 advers olay vardı; bunların en yaygın olanları nötropeni (% 54), anemi (% 20), lökopeni (% 20), lenfopeni (% 14), hipofosfatemi (% 14) idi. ) ve febril nötropeni (% 11) idi.

İkinci tedavi siklusu sırasında, bir hasta eşzamanlı pnömoni nedeniyle öldü. Tedavinin tamamlanmasından sonra iki hastada kalp yetmezliği gelişti ve her döngüden sonra toplanan veriler, beş hastada yüksek seviyelerde troponin veya beyin natriüretik peptit geliştiğini gösterdi.

Akım sitometrik analiz, avadomidin bellek T hücresi popülasyonlarının genişlemesi ve T hücreleri ve NK hücrelerinin çoğalmasını içeren proimmünomodülatör etkilere sahip olduğunu gösterdi. Çalışmada,  bu son artışın büyüklüğünün R-CHOP ve durvalumab’ı içeren önceki çalışmalarda gözlemlenenden daha büyük olduğunu belirtti.

Çalışmayı ASCO20’de sunan Mehta-Shah, “progresyonsuz sağkalıma ilişkin bu verileri daha uzun süre takip etmeyi umuyoruz. Bu çalışmanın sonuçları, daha önce tedavi edilmemiş yaygın büyük B hücreli lenfoma hastaları için immünokemoterapi ile birlikte sereblon modüle edici bileşiklerin kullanımının daha fazla araştırılmaya değer olduğunu göstermektedir.” dedi.

Kaynak

Mehta-Shah N et al. ASCO 2020, Abstract 35

İMMÜNOTERAPİ İLE BİRLİKTE UYGULANAN RADYOTERAPİ SONRASI YAN ETKİLER ARTIYOR MU?

Sanal olarak takip etme fırsatı bulduğumuz ASCO20 kongresinde yayınlanan çalışmaları özetlemeye devam ediyoruz. Bilimsel Programda sunulan bir araştırmada, bağışıklık kontrol noktası inhibitörü (Immün checkpoint inhibitör=ICI) tedavisi ile radyoterapi alan hastaların hematolojik toksisite ve pnömoni için daha büyük bir risk altında olabileceği bildirildi.

ASCO20 Sanal Kongre Bilimsel Programında sunulan bir araştırmada, bağışıklık kontrol noktası inhibitörü (Immün checkpoint inhibitör=ICI) tedavisi ile radyoterapi alan hastaların hematolojik toksisite ve pnömoni için daha büyük bir risk altında olabileceği ancak bu bağlantıyı doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu bildirildi.

Önceki araştırmalar, ICI tedavisi ile birleştirildiğinde, radyoterapinin T hücresi ve inflamatuar yanıtı artırarak toplam yanıt olasılığını iyileştirebileceği düşündürmekteydi. Bununla birlikte, radyoterapinin ICI alan hastalar arasında advers olay (AE) riskini artırıp artırdığı bilinmemektedir.

Bir grup araştırmacı, radyoterapi eklenmesinin AE riskini etkileyip etkilemediğini belirlemek için 66 prospektif ICI çalışmasından toplanan verileri değerlendirdi. Tüm çalışmalar 2019’un sonuna kadar ABD Gıda ve İlaç İdaresi’ne (FDA) sunuldu.

Analize dahil edilen 30.809 hasta radyoterapi (7835 hasta) alıp almamalarına (22.974 hasta) göre sınıflandırıldı. Radyoterapi alan  ve almayan grubun sırasıyla ortalama yaşları 60.5 ve 61.5 yıl, % 63.7’si ve% 61.5’i erkekti ve % 29.4’ü ve% 41.8’i daha önce 0 veya 1 sıra tedavi almıştı. Her iki grupta da en sık rastlanan kanser türü akciğer kanseri (radyoterapi kolunda % 30.6 ve radyoterapi kolunda% 44.7) idi.

Toplam AE oranı her iki grupta benzerdi. Fakat eğilim skoru eşleşmesinden sonra, analizler tüm derecedeki nötropeninin (radyoterapi ile %9.7’ye karşı radyoterapisiz %5.8), trombositopeninin (sırasıyla % 8.2’ye karşı%3.7) ve yorgunluğun (sırasıyla %50.5’e karşı %48) radyoterapi görenlerde daha fazla olabileceğini gösterdi.

Endokrinopatiler radyoterapi ile daha az  (sırasıyla% 10.7’ye karşı% 12) görülmüştür.

Araştırıcılar temel demografik özelliklerin karşılaştırılabilirliğini, kapsamlı AE profilini ve zamanlamasını belirlemeye yönelik analizlerin devam ettiğini bildirdiler.  

Kaynak

Anscher MS, Arora S, Weinstock C, et al. Impact of radiotherapy on risk of adverse events in patients receiving immunotherapy: a U.S. Food and Drug Administration pooled analysis. Presented at: ASCO20 Virtual Scientific Program. J Clin Oncol. 2020;38(suppl):abstr 3018.

MANTLE HÜCRELİ LENFOMA: YENİ SKORLAMA SİSTEMİ PROGNOZUN BELİRLENMESİNDE YARDIMCI OLABİLİR

Sanal olarak takip ettiğimiz ASCO20 kongresinden seçilmiş çalışmaları aktarmaya devam ediyoruz. Bilimsel Program sırasında sunulan bir araştırmada, hastalığın klinik ve biyolojik özelliklerini kullanarak oluşturulan yeni bir skorlama sisteminin, mantle hücreli lenfoma (MHL) prognozunun belirlenmesine yardımcı olabileceği bildirildi.

ASCO20 Sanal Bilimsel Program sırasında sunulan bir araştırmada, hastalığın klinik ve biyolojik özelliklerini kullanarak oluşturulan yeni bir skorlama sisteminin, mantle hücreli lenfoma (MHL) prognozunun belirlenmesine yardımcı olabileceği bildirildi.

Kuzey Amerika Mantle Hücreli Lenfoma Projesi, MHL prognozunu etkileyen klinik ve biyolojik faktörlerin belirlenmesine yardımcı olmak için geliştirildi. 2000-2012 yılları arasında 23 ABD kurumundan alınan 589 hastaya ait veriler retrospektif olarak analiz edildi.

Çalışmaya dahil edilen tüm hastalar arasında ortanca yaş 63 (24-104 aralığında) idi. 589 hastanın tamamı için bazı veriler elde edilememekle birlikte, verileri elde edilenlerden 577 hastanın 452’si (% 78.3) erkek iken, 542 hastanın 483’ünde (% 89.1) tanı sırasında Ann Arbor evre III/IV hastalık saptandı. 449 hastanın 126’sı (% 28)  B semptomları ile başvurdu. 546 hastanın 394’ünde (% 72) ise tanı sırasında ekstranodal tutulum vardı.

The overall median follow-up was 5.2 years and the 5-year progression-free and overall survival rates (PFS and OS, respectively) were 24.1% and 60.2%, respectively.

Ortanca toplam takip süresi 5.2 yıl idi. Beş yıllık progresyonsuz ve toplam sağkalım oranları (PFS ve OS) sırasıyla % 24.1 ve % 60.2 idi.

Tek değişkenli analizlerde (univariate) aşağıdaki faktörler daha kötü PFS ve OS ile ilişkilendirilmiştir:

  • En az 60 yaş
  • B belirtileri
  • İleri evre (Ann Arbor)
  • Yüksek LDH düzeyleri
  • Düşük trombosit sayısı
  • Blastoid veya pleomorfik sitoloji
  • En az % 30 Ki-67 proliferasyonu
  • Dolaşımdaki tümör hücresi varlığı
  • Nakil yapılmamış olunması
  • Otolog olmaktan ziyade allojenik kök hücre nakline gitmesi

Daha kötü toplam sağkalım (OS) ile ilişkili faktörler:

  • 3 cm ve üstü çaplı olması şeklinde tanımlanan büyük tümör boyutu
  • Yüksek WBC sayısı
  • CD5 veya CD23 pozitifliği
  • Kompleks karyotip

Age 60 years or older (hazard ratio [HR], 2.44) and elevated lactate dehydrogenase levels (HR, 2.19) were the 2 factors that best predicted clinical outcome.

60 yaş ve üstü (HR, 2.44) ve yüksek LDH düzeyleri (HR, 2.19) klinik sonucu belirleyen 2 faktör idi.

Using data from 108 patients, the researchers designed MIPI-P, a novel scoring system for determining MCL prognosis, which included 3 groups: low grade (0-1 points; 11.8-year median OS), intermediate grade (2-3 points; 4.9-year median OS), and high grade (4-5 points; 1.6-year median OS).

Araştırmacılar 108 hastadan alınan verileri kullanarak, MHL prognozunu belirlemek için yeni bir skorlama sistemi olan MIPI-P de hastaları 3 gruba ayırdı: düşük dereceli (grade) (0-1 puan; 11.8 yıllık ortanca OS), orta dereceli (2-3 puan; 4.9 yıllık ortanca OS) ve yüksek dereceli (4-5 puan; 1.6 yıllık ortanca OS).

Further analysis using data from 33 patients confirmed MIPI-P as a highly predictive scoring system (P =.014).

33 hastadan alınan veriler kullanılarak yapılan diğer analizler, MIPI-P’nin oldukça prediktif bir skorlama sistemi olduğunu doğrulamıştır (P = .014).

Kaynak

Fu K, Yu G, Bi C, et al. Mantle cell lymphoma: initial report from the North American Mantle Cell Lymphoma Consortium. Presented at: ASCO20 Virtual Scientific Program. J Clin Oncol. 2020;38(suppl): abstr 8035).

KRONİK LENFOSİTİK LÖSEMİ (KLL) HASTALARININ COVID 19 PANDEMİ DÖNEMİNDE SIK SORDUĞU SORULAR

Ülkemizde covid 19 salgını yönünden normalleşmenin sağlanmasına yönelik adımlar atılırken, bugünün tarihi olan 04 Haziran 2020 itibari ile tüm dünyada vaka sayısı 6.5 milyonu geçti, ölümler ise 400 bine yaklaştı. Eldeki az sayıdaki veriye rağmen Covid 19 infeksiyonunun kanser hastaları açısından yüksek risk oluşturduğunu biliyoruz. Bu nedenle bu yazımızda bir hematolojik kanser olan ve gerek hastalık şiddeti gerekse hastalık seyrinin hastadan hastaya değişebildiği kronik lenfositik lösemide covid 19 ile ilgili olarak sık sorulan soruları derlemeye çalıştık.

Yaklaşık 1 yıldır KLL tanısı ile izleniyorum. Doktorum kan değerlerimin iyi olması ve henüz tedavi başlama kriterlerini sağlamamam nedeni ile tedavisiz izliyor. COVID 19 için ne kadar risk altındayım? Hastalığı geçirmem durumunda hastalık şiddetim ve hayati riskim akıllı ilaç veya kemoterapi ile tedavi gören kişilere göre daha az mı olur?

KLL hastalarında bağışıklık sistemi az ya da çok bozulduğu için infeksiyonlara yakalanma riski artmaktadır. Bu durum teorik olarak covid 19 için de geçerli olmakla birlikte KLL hastalarının covid 19 hastalığına yakalanma riskinin arttığına dair net bir veri yoktur. COVID 19 hastalığı ve KLL birlikteliği için az sayıda olgu yayınlanmıştır. Bugün için aktif tedavi alan ve tedavisiz izlenen hastalardaki covid 19 şiddetini karşılaştırma yapacak kadar olgu bulunmamaktadır. Bununla birlikte akıllı ilaç veya kemoterapi gibi hiç tedavi almamış 4 olgunun hastalık şiddetlerinin ileri derecede olduğu gösterilmiş, fakat bu şiddetin sadece KLL hastalığına mı ya da hastaların ileri yaşta ve ek başka hastalıklarının da olmasına mı bağlı olduğunu kesin olarak söylemek mümkün olmamıştır.  

Bu nedenle tedbiri elden bırakmamak, mümkün olduğu kadar sosyal izolasyona ve hijyen kurallarına dikkat etmek ve maske takmak gerektiğini söylemek gerekir.

Eldiven takmayla ilgili çelişkili ifadeler duyuyoruz. Bu konudaki öneriniz nedir?

Bu konuda birden fazla yorum duyma nedeniniz,net ve tek bir kuralın olmamasına bağlıdır. Eldiven takma olayını kişi bazında değerlendirmek gerekir. Daha öncesine ait sık ve şiddetli infeksiyon geçiren bir KLL hastası iseniz, ya da KLL hastası olmayıp KLL hastası olan bir yakınıza ya da kişiye bakıyorsanız, her iki durumda da dış ortamla çok temasınız var ise temastan önce ve sonra değiştirmek üzere eldiven takabirsiniz. Bununla birlikte eldiveni doğru kullanmaz iseniz hem kendinize hem de başkalarına hastalığı geçirme riskiniz de olabilir. Kendini izole etmiş, sürekli evde kalan bir kişide eldivene ihtiyaç duyulmaz. Fakat kalabalık bir markete giriş yaptığınızda sadece o süre içinde eldiven takabilirsiniz. Son olarak kuralına uygun ve sık el yıkamanın, sosyal mesafeyi koruyarak maske takmanın ve dokunduğumuz herhangi bir yerden sonra el yıkama imkanımız yoksa elimizi yüzümüze ve ağzımıza götürmemenin birçok durumda daha koruyucu olduğunu eklemek de gerekir.

Şu önlemleri hiç aklımızdan çıkarmayalım:

  • Ellerinizi öncelikli olarak sabunlu su veya el dezenfektanı ile sık sık ve en az 20 saniye ovalayarak yıkayın.
  • Gözlerinize, burnunuza veya ağzınıza yıkanmamış ellerle dokunmayın.
  • Diğer insanlardan en az 1.5 metre uzakta tutun. Mümkün olduğu kadar izole olmaya çalışın ve diğer insanlarla temas sayınızı azaltın.
  • Dışarı çıktığınızda mutlaka maske takın.
  • Öksürdüğünüzde veya hapşırdığınızda burnunuzu ve ağzınızı dirseğinizle veya bir mendille örtün.
  • Çok dokunduğunuz yüzeyleri temizleyin ve dezenfekte edin.

75 yaşında bir KLL hastasıyım. Kızım ziyarete gelmek istiyor. Kabul etmeli miyim?

Ne yazık ki hayır. Şu an ki rehberlerin önerisi immün sisteminiz baskılanmış olduğu ve yüksek risk kabul edilmeniz nedeni ile sosyal teması yüksek olan kişilerle biraraya gelmeniz doğru olmaz.

Yaklaşık 2 yıldır KLL hastasıyım ve erken evre olmam nedeni ile tedavi almayıp 3 ayda bir kan testleri yaptırarak izleniyorum. Pandemi dönemi ve sonrası için takip aralıklarını açmam konusunda bir öneriniz olur mu?

Özellikle pandemi döneminde çoğu hastane ve doktor tarafından uygulanan telekonferans yöntemi ile görüşmeyi öneriyoruz. Takip aralıklarınızın nasıl olacağı konusu hastalığınızın son durumuna ve risk faktörlerinize göre belirlenmesi gereken bir durum olduğu için bu konuyu mutlaka doktorunuzla tartışmalısınız. Hastalığı oldukça stabil veya yavaş seyreden düşük riskli kişilerde pandemi kontrol altına alınana dek takip aralıkları açılabilir.

Pandemi sürerken KLL tanısı aldım. Doktorumuz tedavi başlanması gerektiğini söyledi. Tedavim ertelenebilir mi? Ertelenemeyecek ise alacağım tedavi pandemi öncesi KLL hastalarına uygulanacak tedavi ile aynı mı olacak?

KLL yavaş seyirli bir kronik lösemi tipidir. Yapılan çalışmalarda başlangıç evresinde olan, kansızlık gelişmeyen, pıhtılaşma hücrelerinde (trombositler) düşüklük gözlenmeyen, lenfosit sayısında çok hızlı bir artış tesbit edilmeyen, dalağı çok büyük olmayan, lenf bezlerinde aşırı büyüme gözlenmeyen, sık ve şiddetli infeksiyon öyküsü olmayan, B semptomları dediğimiz kilo kaybı, gece terlemesi ve ateş yakınmaları olmayan hastalarda tedavi başlanmaz ve “bekle-gör” stratejisi ile hasta bahsedilen kriterlerin gelişimi açısından izlenir. Bu kriterlerin bir veya birkaçı sizde mevcut ise doktorunuz tedavi planlayabilir.

Verilecek tedavi ya da tedaviler her hasta için standart aynı tedavi değildir. Tedavi tipi, yaşınıza, ek hastalıklarınıza ve KLL için taşıdığınız genetik risk faktörlerine göre değişir. Düşük risk hastalığı olan ve takiplerinde hastalıkta yavaş ilerleme göstererek tedavi kriterleri gelişen hastalarda tedavi her hasta için bireysel olarak değerlendirilerek hekim kararı ile geciktirilebilir. Fakat yüksek risk hastalığı olan ve hastalığı hızlı ilerleyen ya da hızlı ilerleme olasılığı yüksek hastalarda geciktirmek doğru olmayabilir. Unutulmaması gereken nokta, bu kararlar mutlaka sizi takip eden hekim ve sağlık ekibi ile tartışılarak alınmalıdır.

Öte yandan, tedavi başlama kararı verilirse hekiminiz tedavi sonrası infeksiyon gelişimi riskini artırabilecek ve covid 19 hasarında önemli olan sitokin fırtınası durumunu alevlendirebilecek  monoklonal antikor (rituximab, obinituzumab) adı verilen bazı akıllı ilaçların (ibrutinib veya venotoclax gibi diğer akıllı ilaçlarla birlikte veriliyorsa) verilmesini erteleyebilir. Elbette, yine bu kararlar mutlaka sizi takip eden hekim ve sağlık ekibi ile tartışılarak alınmalıdır.

Venotoclax ya da ibrutinib gibi akıllı ilaç alan, Covid 19 geçirmemiş ve evde izole olan hastalarda ya da covid 19 testi pozitif olan hastalarda tedaviyi kesmek ya da değiştirmek gerekir mi?

Covid 19 negatif hastalarda venotoclax ve ibrutinib’in kesilmesine yönelik bir veri yoktur. Özellikle yüksek risk grubunda olan ve tedavisi yeni başlayan hastalarda bu ilaçların kesilmesi hastalığı alevlendirebileceği için devam edilmesi önerilmektedir. Covid 19 pozitif hastalarda da yine bilimsel veri olmamakla birlikte hafif covid 19 semptomu olan hastalarda herhangi bir doz veya ilaç değişikliği yapmadan devam edilmesi, şiddetli semptomları olan hastalarda ise ilacın kesilmesinin hastalık aktivasyonuna neden olabileceğini göz önünde bulundurarak hastalığın agresifliği ile ilacın kar-zarar dengesini hesap ederek bireysel bazda karar verilmesinin uygun olacağını söyleyebiliriz. Her iki durumda da mevcut kararlar mutlaka sizi takip eden hekim ve sağlık ekibi ile tartışılarak alınmalıdır.

Öte yandan KLL tedavisinde kullanılan bruton kinaz inhibitör grubu ilaçlar olan ibrutinib ve acalabrutinib gibi akıllı ilaçları farklı kanserler için kullanan kişilerde covid 19 semptomlarının hafif seyretttiği ve hastanede yatış sürelerinin daha az olduğu ortaya çıkmıştır.  Bu ilaçların covid 19 sırasında görülen ve hayati risk oluşturan “sitokin fırtınası” durumunu önleyebileceğine yönelik bazı hipotezler öne sürülmekle birlikte bu konuda yorum yapmak için henüz çok erken olduğu söylenebilir.

Yaklaşık 2 yıldır KLL hastasıyım. Erken evre olduğum için hastalığıma yönelik herhangi bir tedavi almamakla birlikte, sık infeksiyon öyküm ve antikor seviyemde düşüklük olduğu için koruyuvu olarak aylık antikor (İntravenöz İmmunglobulin=IVIG) tedavisi almaktayım. IVIG beni covid 19 infeksiyonundan korur mu? Hastaneye gitmeye korkuyorum. Bu koruyucu tedaviyi almayabilir miyim?

Öncelikle aldığınız koruyucu antikor tedavisinin diğer solunum yolu infeksiyonlarından korunmak için bağışıklık sisteminizi güçlendirmek amacı ile verildiğini ve size COVID-19 için herhangi bir koruma sağlamadığını bilmeniz gerekiyor. Çünkü, şu an covid 19 ile çok sayıda maruz kalınma durumu olmadığı için bizi bu spesifik virüse karşı savunmak için verilen immünoglobulinde mevcut antikorlar olmayacaktır.

COVID-19 olmayan hastalarda, sadece hipogamaglobulinemi (İmmunglobulin G tipindeki antikor düzeyinin düşüklüğü) öyküsü olan ve potansiyel yararların infüzyon için kliniğe gelme risklerinden daha ağır bastığı aktif veya tekrarlayan şiddetli enfeksiyonları olan seçilmiş hastalar için IVIG tedavilerine devam edilmesi önerilmektedir. Bu durumlarda bile, 400-500 mg/dl IgG seviyesini hedefleyen mümkünse (örneğin aylık yerine her 6-8 haftada bir) daha az infüzyon düşünülmelidir.

COVID-19 pozitif olan KLL hastalarında koruyucu IVIG tedavisine devam edilebilir. COVID-19 ile daha yüksek pıhtı oluşma riski göz önüne alındığında, hastaların pıhtı ile ilgili yakınmalarının yakından izlenmesi gerekir.

68 yaşında KLL hastasıyım. 1 sene önce akıllı ilaç ve kemoterapiden oluşan tedavim tamamlandı. Bu dönemden beri ilaçsız kontrollerimi yaptırıyorum. Seyehate çıkmak ve çocuklarımın yanına gitmek istiyorum. Öneriniz nedir?

Daha önce de belirttiğimiz gibi, ister tedavi altında olsun, ister tedavisi tamamlanmış olsun, isterse henüz tedavi başlanmamış olsun tüm KLL hastalarında bağışıklık sistemi bozukluğuna bağlı infeksiyon riski artmıştır. Aynı durum covid 19 için de geçerlidir. Bu nedenle salgının tamamen ortadan kalkmadığı dönemler için kalabalık ortamda uçak, tren ve gemi seyahatlerinin sakıncalı olabileceği göz önünde bulundurulmalı ve mümkün olduğu kadar özel araç tercih edilmelidir. Ziyarete gidilen kişilerin sosyal ortamda teması fazla ise gidilen yerde de bu riskin artabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

KLL hastası olarak yapılacak aşılar konusunda kafam karıştı. Hala grip aşısı yaptırmalı mıyım?

Evet. KLL hastaları yıllık grip aşılarını ve 2 dozluk zatüre (pnomokok) aşılarını güvenle yaptırabilirler ve yaptırmaları önerilmektedir. Covid 19 için henüz geliştirilmiş ve rutin uygulamaya geçmiş bir aşı bulunmamaktadır.

Kaynaklar

1. Jin XH et al. COVID-19 in a patient with chronic lymphocytic leukaemia. Lancet Haematol 2020;7:351-352.

2. Paneesha S et al. Covid-19 infection in therapy-naive patients with B-cell chronic lymphocytic leukemia. Leuk Res 2020;93:106366.

3. Thibaud S et al. Protective Role of BTK Inhibitors in Patients with Chronic Lymphocytic Leukemia and COVID-19. Br J Haematol. 2020 May 20.

4. https://www.hematology.org

5. https://cllsociety.org/covid-19

SELİNEXOR İLE ÜÇLÜ TEDAVİ MULTİPL MİYELOMDA KLİNİK SONUÇLARI İYİLEŞTİRİYOR

Sanal olarak takip ettiğimiz ASCO 2020 kongresinden hastalarımıza yeni tedaviler konusunda güzel haberler vermeye devam ediyoruz.
Faz 3 BOSTON çalışması, multipl miyelomlu (MM) hastalarda selinexor, bortezomib ve deksametazon (SVd) kombinasyonu ile bortezomib ve deksametazon (Vd) kombinasyonunu karşılaştırmış haftalık SVd kombinasyonunun haftada iki kez Vd ile karşılaştırıldığında progresyonsuz sağkalımı (PFS) ve toplam yanıt oranlarını (ORR) önemli ölçüde iyileştirdiğini bulmuştur.

Faz 3 BOSTON çalışması, multipl miyelomlu (MM) hastalarda selinexor, bortezomib ve deksametazon (SVd) kombinasyonu ile bortezomib ve deksametazon (Vd) kombinasyonunu karşılaştırmış haftalık SVd kombinasyonunun haftada iki kez Vd ile karşılaştırıldığında progresyonsuz sağkalımı (PFS) ve toplam yanıt oranlarını (ORR) önemli ölçüde iyileştirdiğini bulmuştur.

BOSTON Çalışması’nın (ClinicalTrials.gov Tanımlayıcısı: NCT03110562) ilk sonuçları, ASCO20 Sanal Bilimsel Programı sırasında Yunanistan’daki Atina Üniversitesi’nden Meletios Dimopoulos tarafından sunuldu.

Selinexor, sınıfının ilk oral, selektif bir exportin-1 inhibitörüdür. SVd kombinasyonunun daha önce nüks / refrakter MM hastalarında yapılan faz 1b/2 çalışmasında haftada bir kez SVd’nin iyi tolere edildiği ve anti-MM aktivitesi gösterdiği saptanmıştı.

BOSTON çalışması, daha öncesinden 1-3 anti-MM rejimi alan Nüks/dirençli MM hastalarında haftalık SVd ile haftada iki kez uygulanan Vd kombinasyonunu karşılaştıran faz 3 randomize bir çalışmadır. Birincil sonlanım noktası PFS olan çalışmanın ve ikincil sonlanım noktaları arasında ORR, toplam sağkalım (OS) ve MM’li birçok hastada haftada iki kez Vd rejiminin uzun süreli kullanımını sınırlayan periferik nöropati (PN) ile ilgili klinik sonuçlar bulunmaktadır.

Ortanca yaşları 67 (38-90 yıl) olan toplam 402 hasta çalışmaya alındı (195 hasta SVd ve 207 hasta Vd aldı; % 57.1’i erkekti). Başlangıçtaki hasta ve hastalık özellikleri açısından tedavi kolları arasında

Vd kombinasyonuna S eklenmesi, erken ve kalıcı bir PFS faydası gösterdiği ve SVd kolundaki hastaların Vd kolundaki hastalara kıyasla anlamlı derecede uzamış PFS’ye sahip olduğu (medyan, 13.93’e karşı 9.46 ay; HR, 0.70; P = .0075) görülmüştür. Çalışmayı sunan Dimopoulos, alt grup analizinde “PFS faydasının daha önce lenalidomide maruz kalan hastalarda da görüldüğünü” vurguladı.

Çalışmayı sunan Dimopoulos, “MM birinci basamak tedavisi olarak lenalidomid sıklıkla daratumumab ile birlikte kullanıldığından nüks/dirençli hastalık grubu için   IMiD içermeyen bir seçeneğe sahip olması BOSTON çalışmasının önemli bir bulgusu” dedi.

SVd kolunda Vd koluna kıyasla ORR önemli ölçüde daha yüksek saptandı (% 76.4’e karşı% 62.3, P = .0012). ORR’deki bu fayda, 65 yaş ve üstündeki hastalar ve yüksek riskli sitogenetikler de dahil olmak üzere tüm alt gruplarda gözlemlenmiştir. Ortanca OS Vd ile 25 ay saptandı ve SVd ile henüz ulaşılmadı. Yan etkiler açısından bakıldığında, toplam PN oranı SVd ile Vd’den anlamlı olarak daha düşüktü (% 32.3’e karşı% 47.1; P = .0013).

The most frequent treatment-related AEs (grade ≥3) for SVd vs Vd were thrombocytopenia (39.5% vs 17.2%, respectively), fatigue (13.3% vs 1.0%, respectively), and nausea (7.7% vs 0%, respectively).

Treatment discontinuation was similar in both arms (81% SVd vs 82% Vd). Disease progression was the most common reason for discontinuation (34% in the SVd arm vs 52% in the Vd arm). At 17.4 months follow-up, more deaths had occurred in the Vd arm (30%) than in the SVd arm (24%).

SVD’ye karşı Vd için en sık tedavi ile ilişkili advers olaylar (derece ≥3) trombositopeni (sırasıyla % 39.5’e karşı %17.2), yorgunluk (sırasıyla %13.3’e karşı %1.0) ve bulantı (sırasıyla %7.7’ye karşı %0) idi.

Tedavi kesilmesi her iki kolda da benzerdi (%81 SVd ve %82 Vd). Hastalığın ilerlemesi en sık tedavi bırakma nedeni idi (SVd kolunda %34, Vd kolunda %52). 17.4 aylık takipte Vd kolunda (%30) SVd kolundan (%24) daha fazla ölüm meydana gelmiştir.

Kaynak

1. Dimopoulos MA, Delimpasi S, Simonova M, et al. Weekly selinexor, bortezomib, and dexamethasone (SVd) versus twice weekly bortezomib and dexamethasone (Vd) in patients with multiple myeloma (MM) after one to three prior therapies: Initial results of the phase III BOSTON study. Presented at: ASCO20 Virtual Scientific Program. J Clin Oncol. 2020;38(suppl):abstr 7031.

Sonuç olarak; multipl miyelomlu hastalarda genel olarak bu veriler haftada bir kez [SVd] rejiminin yeni bir tedavi standardı ve en uygun üçlü tedavisi olabileceğini göstermektedir.

NÜKS/DİRENÇLİ KLASİK HODGKİN LENFOMA TEDAVİSİNDE PEMBROLİZUMAB BRENTUXİMAB VEDOTİN TEDAVİSİNDEN ÜSTÜN

Covid 19 pandemisi nedeniyle her sene Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago kentinde yapılan yıllık ASCO (American Society of Clinical Oncology) kongresi bu sene sanal ortamda yapıldı. Hematoloji alanında yaşanan önemli gelişmeleri sitemizden aktarmaya çalışacağız. Kongrede sunulan KEYNOTE-204 çalışmasının sonuçlarına göre Pembrolizumab monoterapisinin Nüks/dirençli klasik Hodgkin lenfoma (kHL) hastalarında brentuksimab vedotin (BV) ile karşılaştırıldığında progresyonsuz sağkalımı (PFS) iyileştirdiği görüldü. Bu çalışmanın özetini sizler için derledik.

ASCO 2020 Sanal Kongrede sunulan KEYNOTE-204 çalışmasının sonuçlarına göre Pembrolizumab monoterapisinin Nüks/dirençli klasik Hodgkin lenfoma (kHL) hastalarında brentuksimab vedotin (BV) ile karşılaştırıldığında progresyonsuz sağkalımı (PFS) iyileştirdiği görüldü.

KEYNOTE-204 (ClinicalTrials.gov: NCT02684292), otolog / allojenik kök hücre nakli (KHN) sonrası tekrarlayan veya KHN için uygun olmayan kHL hastalarında pembrolizumab ile BV’yi karşılaştıran randomize, açık etiketli, faz 3 bir çalışmadır.

Hastalar 35 siklusa kadar pembrolizumab (200 mg IV Q3W) veya BV (1.8 mg / kg IV Q3W) almak için randomize edildiler. Çalışmanın birincil sonlanım noktaları, nakil sonrası klinik ve görüntüleme verilerinin kör, bağımsız ve merkezi değerlendirmeyle yapılan progresyonsuz sağkalım (PFS) ve toplam sağkalım (OS) idi.

İkincil sonlanım noktaları ise nakil sonrası klinik ve görüntüleme verilerinin dışarıda bırakıldığı, toplam yanıt oranı (ORR) ve araştırmacı incelemesi ile verilen PFS ve güvenlik verileri idi. Çalışma da ayrıca remisyon süresi de verildi.  Sunulan sonuçlar çalışmanın ikinci ara analizinden alındı.

Kayıtlı 304 hastanın 300’ü tedavi edildi (148 pembrolizumab ve 152 BV). Verilerin alındığı sırada ortanca takip 24.7 aydı (aralık 0.6-42.3 ay). Toplamda 256 hasta hastalık progresyonu nedeniyle tedaviyi bıraktı (%74 pembrolizumab ve %96 BV). Ortalama tedavi süresi pembrolizumab ile 305 gün (1-814 gün) ve BV ile 146.5 gün (1-794 gün) idi. 2 yıllık tedaviyi tamamlayan hastaların oranı pembrolizumab kolunda %16.9 ve BV kolunda %2.0 idi.

Çalışmanın birincil sonlanım noktası açısından bakıldığında, Pembrolizumab, PFS’de BV ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı iyileşme gösterdi (medyan, 13.2 vs 8.3 ay; [HR], 0.65;% 95 CI, 0.48-0.88; P = .00271) ve 1 yıllık PFS oranları sırasıyla %53.9  ve %35.6 idi.

İkincil sonlanım noktaları açısından bakıldığında, sekonder PFS pembrolizumab kolunda BV koluna göre daha uzundu (medyan 12.6 vs 8.2 ay; HR, 0.62;% 95 CI, 0.46-0.85). Benzer şekilde, araştırmacı tarafından değerlendirilen PFS, yine pembrolizumab lehine idi (medyan, 19.2 vs 8.2 ay; HR, 0.49;% 95 CI, 0.36-0.67). Ancak, sonlanım noktaların istatistiksel anlam açısından resmi olarak test edilmediğini de belirtmek gerekir.

Toplam yanıt oranları açısından bakıldığında ise pembrolizumab grubunda yanıt oranı %65.6 iken, BV grubu için bu oran % 54.2 idi (P = .02). Tam yanıt oranları her iki grup için benzerdi (pembrolizumab kolu için %24.5 ve BV kolu için % 24.2). Medyan remisyon süresi pembrolizumab ile 20.7 ay ve BV ile 13.8 aydı.

Güvenlik, her iki ajan için bilinen profillerle uyumlu idi. Grade 3-5 tedaviye bağlı advers olaylar pembrolizumab kolundaki hastaların % 19.6’sında ve BV kolundaki hastaların % 25.0’ında meydana gelmiştir. Pembrolizumab kolunda tedavi ilişkili bir ölüm (pnömoni) meydana geldi.

Çalışmanın ilk araştırmacısı olan Dr Kuruvilla ASVO 2020’de yaptığı açıklamada, “Pembrolizumab, otolog kök hücre nakli sonrası nüks gözlenen veya tedaviye dirençli veya otolog kök hücre nakli için uygun olmayan Nüks/dirençli klasik Hodgkin lenfoma hastalarının tedavisinde tercih edilen bir tedavi seçeneği ve yeni tedavi standardı olarak düşünülmelidir” dedi.

Kaynak

1. Kuruvilla J, Ramchandren R, Santoro A, et al. KEYNOTE-204: Randomized, open-label, phase III study of pembrolizumab (pembro) versus brentuximab vedotin (BV) in relapsed or refractory classic Hodgkin lymphoma (R/R cHL). Presented at: ASCO20 Virtual Scientific Program. J Clin Oncol. 2020;38(suppl):abstr 8005.

MİYELOM HASTALARININ COVID 19 PANDEMİSİ DÖNEMİNDE SIK SORDUĞU SORULAR

Yeni tip corona virus infeksiyonu (covid 19) ile enfekte olan insan sayısı tüm dünyada 6.1 milyon kişiye ulaşırken, ölüm sayısı 370 bin oldu. Hematolojik kanserler olarak bilinen lenfoma, multiple myeloma ve lösemi hastalığına sahip kişilerde mevcut hastalıkların bağışıklık sistemini etkilemesi nedeniyle covid 19 infeksiyonundan etkilenme konusunda ister istemez bir endişe hakim. Bu yazımızda miyelom hastalarının covid 19 pandemisi döneminde bu endişe ile ilgili olarak sık sorduğu soruları özetlemeye çalıştık.

Hastalığımın henüz tedavi gerektiren aşikar miyelom haline gelmediği ve “smoldering miyelom” denilen öncü formu olduğu söylendiği için henüz bir tedavi almıyorum.   Herhangi bir özel önlem almalı mıyım?

“Smoldering” terimi “için için yanan” anlamında kullanılmaktadır. Bu durumda kişide henüz aşikar miyelom gelişmemiştir ve tüm tedavi kriterlerini karşılamadığı için –klinik çalışma kapsamı hariç- rutin pratikte herhangi bir tedavi verilmeden hasta izlenmektedir. Smoldering miyelomlu kişilerin tamamen normal bağışıklığa sahip olup olmadığı veya aktif miyelomda olduğu gibi bozulmuş olup olmadığı bilinmemektedir. Smoldering miyelom hastalarının çoğunun iki uç arasında bir yerde olması muhtemeldir. Bu nedenle, her bireyin sosyal mesafeyi ve iyi hijyen uygulamalarını takip etmesini şiddetle tavsiye ederiz. Şu anda, belirli ek öneri yoktur. Ateş, öksürük, vücut ağrıları, yorgunluk ve nefes darlığı gibi COVID-19 enfeksiyonunun yaygın semptomlarından biri mevcutsa, hemen doktorunuzu aramalısınız.

Smoldering Miyelom için bir klinik araştırma kapsamında ilaç tedavisi alıyor iseniz, tedaviyi sürdürme, geciktirme veya durdurma konusundaki öneriler için doktorunuzla konuşmalısınız.

Beyaz kan hücresi / nötrofil sayım düşük. Mevcut tedaviye ek olarak herhangi bir şey yapmam gerekiyor mu?

Beyaz kan hücresi sayınızı desteklemek için büyüme faktörleri (Neupogen, Neulasta) kullanıp kullanmayacağınızı ve bağışıklık sisteminizi desteklemek için aylık olarak intravenöz immünoglobulin (IVIG,) verilip verilmeyeceğini doktorunuzla görüşmenizi öneririz. Doktorunuz ayrıca beyaz kan hücresi sayınız artıncaya kadar anti-biyotik ve anti-mantar ilaç almanızı da önerebilir.

Normal immünoglobulin / antikor seviyelerim düşük. Mevcut tedaviye ek olarak herhangi bir şey yapmam gerekiyor mu?

Özellikle daha öncesine ait sık infeksiyon öykünüz varsa, bağışıklık sisteminizi desteklemek için aylık olarak intravenöz immünoglobulin (IVIG) kullanmanız konusunda doktorunuzla görüşmenizi öneririz. Doktorunuz ayrıca immünoglobulin / antikor seviyeleri normale dönene kadar yine anti-biyotik ve mantar önleyici ilaç almayı önerebilir.

Enfeksiyonlara karşı korunmak için her ay IVIG alıyorum. Bunun COVID-19 enfeksiyonunu daha da kötüleştirebileceğini duydum. Bu doğru mu?

Şu anda, aylık koruyucu IVIG uygulamasının  COVID-19 enfeksiyonu üzerinde olumlu veya olumsuz herhangi bir etkisi olduğuna dair güvenilir bir kanıt yoktur. IVIG tedavisine acil kriz geçene kadar devam edip etmeyeceğinize karar vermek için miyelom tedavi ekibinizle konuşmalısınız.

COVID-19’u tedavi etmek için klinik çalışmalarda birkaç ilaç olduğunu duydum. Bunlar için bir reçete almalı ve enfeksiyon belirtileri olması durumunda bunları kullanmalı veya kullanmak üzere evde saklamalıyım?

Mevcut bilgilerimiz dahilinde covid-19 tedavisinde birebir etkinliği gösterilmiş bir tedavi yöntemi yoktur. Özellikle, yakın zamanda Lancet Tıp Dergisinde hidroksikolorokin, klorakin ve bunların hastaneye yatırılan Kovid-19 hastaları üzerindeki etkilerini gözlemleyen bir çalışma yayınladı. Yetkililer, ilacın tek başına veya makrolid grubu antibiyotik ile birlikte kullanıldığında, daha yüksek bir ölüm oranı beklendiğini bildirdiler. Adını sıkça duyduğumuz remdesivir isimli ilacı ise ABD Sağlık Bakanlığı’na bağlı Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sadece acil durumlarda ve ümitsiz koronavirüs hastalarında kullanılmasını onayladı. Bu iki ilacın dışında da çok sayıda ilacın klinik çalışması devam etmektedir ve henüz net bir veri elde edilmemiştir. Şu an için bilinen gerçek ise, bu ilaçlardan herhangi birinin COVID-19 enfeksiyonunu önleyebileceğine veya enfeksiyonu evde tedavi etmek için kullanılabileceğine dair bilimsel bir kanıt olmadığıdır. Bu nedenle miyelom tedavi ekibinize danışmadan bunlardan hiçbirini almamalısınız. Büyük olasılıkla ekibiniz de bu ilaçları almamanızı tavsiye edecekdir.

Ateş durumunda antibiyotik kullanmalı mıyım?

Anti-biyotikler bakteriyel enfeksiyonları tedavi eder; COVID-19 gibi bir virüs üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır. Ek olarak, doktor gözetiminde anti-biyotik almak, anti-biyotik dirençli bakterilerin gelişimini teşvik eder. Bir enfeksiyon ve/veya ateş durumunuz olursa, doktorunuzun rehberliği olmadan kendinizi evde tedavi etmek yerine tıbbi yardım almalısınız.

COVID-19 enfeksiyonu durumunda “Steroid Olmayan Antienflamatuar İlaçlar” (NSAID’ler) almamam gerektiğini duydum. Bu konudaki öneriniz nedir?

Miyelom hastalarında zaten bu ilaçların kullanılması böbrek yetmezliği için artan risk nedeniyle önerilmez. COVID 19 durumundan bağımsız olarak bu ilaçları hekiminiz ile görüşmeden almanızı önermiyoruz.  

Miyelom tedavi planımın bir parçası olarak steroid (prednizolon, deksametazon) alıyorum ve bunları almamam gerektiğini duydum. Bu doğru mu?

Steroid tedavisinin covid 19 hastalarında hastanede yatış süresi ve ölüm riskini artırması, ek enfeksiyon gelişimini kolaylaştırması nedeni ile tedavinizde bazı düzenlemeler yapılabilir. Bununla birlikte, steroidler çoğu miyelom tedavisinin önemli bir parçasıdır, bu nedenle miyelom tedavi ekibinizle devam etmenin riskleri ve yararları hakkında konuşmalısınız.

Zona profilaksisi için asiklovir veya valasiklovir kullanıyorum. Bu COVID-19 enfeksiyonunu önlemeye yardımcı olur mu?

Hayır. Güncel veriler ışığında, asiklovir veya valasiklovir kullanımının COVID-19 üzerinde herhangi bir etkisi olduğuna dair bir kanıt yoktur. Öncelikli olarak sosyal mesafe ve iyi hijyen kurallarına uymalısınız.

Soğuk algınlığı / grip mevsiminde başka ilaç almam gerekir mi?

Multipl miyelom için onaylanmış ilaçların çoğu ek enfeksiyon gelişimini artıran ilaçlardır. Bu nedenle, bu enfeksiyonlara karşı korunmak için profilaktik anti-mikrobiyal ilaç kullanmanız gerekirir. Proteazom inhibitörü (Velcade, Kyprolis, Ninlaro) tedavisi görüyorsanız, zona hastalığını önlemek amacı ile anti-viral ilaç önerilmektedir. Anti-CD38 ajanları (Darzalex, Sarclisa) için, zona hastalığını önlemek ve test yapıldığında Hepatit B virüsüne maruz kalma olasılığınız varsa anti-viral ilaç kullanmanız önerilecektir. Yüksek doz steroidlere uzun süre maruz kalan hastalarda (Pneumocystis jirovecii adlı bir organizmanın neden olduğu bir pnömoniyi önlemek için koruyucu ilaç verilmesi konusunda doktorunuzla görüşmelisiniz. Şu anda COVID-19’a özgü başka ilaç önerilmemektedir.

Geçen yıl otolog kök hücre nakli oldum. Mevcut tedaviye ek olarak herhangi bir şey yapmam gerekiyor mu?

Hayır. Hekiminizin önerisi ile Zona hastalığını önlemek için koruyucu anti-viral ilaç kullanmalısınız. Her ne kadar allojenik nakildeki kadar keskin kurallar olmamakla birikte otolog nakilde de nakil olduğunuz merkezin mevcut aşılama programına uymalısınız. Şu anda COVID-19’a özgü başka ilaç önerilmemektedir.

Hastalığım için kök hücre toplanması ve / veya otolog kök hücre nakli planlandı. COVID-19 salgını bunu etkiler mi?

Transplantasyonda önde gelen tıbbi organizasyonlar [Amerikan Transplantasyon ve Hücresel Terapi Derneği (ASTCT), Avrupa Kemik İliği Nakli Derneği, Mayo Kliniği gibi] uygulanacak algoritmalar ile ilgili önerilerini tavsiyelerini gerek kendi sitelerinde gerekse bilimsel yayınlarda yayınladı. Bu öneriler bazı detaylarda farklı olmakla birlikte, sizi takip eden hekimleriniz bu önerileri kendi tecrübeleri ile harmanlayarak gerekli önerileri yapacaktır.

Bu rehberler ışığındaki önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz:

1. Remisyonda iseniz ve kök hücre toplanması ve nakli “konsolidasyon” yani pekiştirme tedavisi için programlanmışsa, acil kriz geçene kadar her ikisini de geciktirme konusunda doktorunuzla görüşmenizi öneririz.

2. Kök hücre mobilizasyonu dediğimiz kemik iliğindeki kök hücrelerin kana geçirilmesi sürecine (kemoterapi ve / veya büyüme faktörleri) daha önce başladıysanız, toplamanın devam edip etmeyeceğini doktorunuzla tartışmalısınız

3. Kök hücreleriniz toplansa bile, nakil işleminin geciktirilmesini ya da geciktirilmemesini tartışmalısınız. Eğer geciktirilme kararı verilirse nakil için doğru fırsatı beklerken doktorunuz ayaktan kemoterapiye geri dönmenizi önerebilir.

4. Doktorunuz nükseden hastalığın tedavisi için otolog kök hücre nakli önerdiyse, devam edip etmemeniz konusunda yinebir görüşme yapmalısınız. Alternatif tedaviler olabilir, ancak doktorunuz otolog nakli en iyi seçenek olarak düşünüyorsa, şu anda devam etmenin risklerini ve faydalarını gecikmeye karşı tartmalısınız.

5. Bu konuları özellikle sizi tedavi eden ve bu nedenle hastalık durumunuzu en iyi bilen tedavi ekibinizle yapmak en uygun davranış olacaktır. 

Prof. Dr. H. İsmail SARI

İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı

Kaynaklar

1. Terpos E et al. Management of patients with multiple myeloma in the era of COVID-19 pandemic: a consensus paper from the European Myeloma Network (EMN). Leukemia 2020:1-12.

2. Malard F, Mohty M. Management of patients with multiple myeloma during the COVID-19 pandemic. Lancet Haematol 2020:435-437.

3. Al Saleh AS, Sher T, Gertz MA. Multiple Myeloma in the Time of COVID-19. Acta Haematol 2020:1-7.

4. Per Ljungman et al. The Challenge of COVID-19 and Hematopoietic Cell Transplantation; EBMT Recommendations for Management of Hematopoietic Cell Transplant Recipients, Their Donors, and Patients Undergoing CAR T-cell Therapy. Bone Marrow Transplant 2020:1-6.

MAYIS 2020 FDA ONAYLARI

Tüm dünyanın covid-19 ile mücadele ettiği bu dönemde Hematoloji – Onkoloji alanında onay alan ilaçları sizler için derledik. Mayıs ayının en önemli gelişmesi cilt altı daratumumab (darzalex faspro) tedavisinin miyelom hastaları için onay alması oldu.

  • FDA, nivolumab (OPDIVO, Bristol-Myers Squibb Co.)  ve ipilimumab (YERVOY, Bristol-Myers Squibb Co.) ile birlikte 2 siklus platin-dublet kemoterapi kombinasyonunu epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) veya anaplastik lenfoma kinaz (ALK) genomik tümör aberasyonları olmayan metastatik veya tekrarlayan küçük hücreli dışı akciğer kanseri olan hastalar için birinci basamak tedavi olarak onayladı (26 Mayıs 2020).
  • FDA, anaplastik lenfoma kinaz (ALK) pozitif metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri (NSCLC) olan yetişkin hastalar için brigatinib (ALUNBRIG, ARIAD Pharmaceuticals Inc.) tedavisini onayladı. (22 Mayıs 2020).
  • FDA, enzalutamid veya abirateron ile tedaviyi takiben progresyon gösteren, zararlı veya şüpheli zararlı germ hattı veya somatik homolog rekombinasyon onarım (HRR) gen mutasyonlu metastatik kastrasyona dirençli prostat kanseri (mCRPC) olan yetişkin hastalar için olaparib (LYNPARZA, AstraZeneca Pharmaceuticals, LP) tedavisini onayladı (19 Mayıs 2020).
  • FDA, yüksek PD-L1 ekspresyonuna sahip metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri (NSCLC) olan yetişkin hastaların ilk basamak tedavisinde atezolizumab (TECENTRIQ®, Genentech Inc.) tedavisini onayladı (18 Mayıs 2020).
  • FDA, imatinib de dahil olmak üzere 3 veya daha fazla kinaz inhibitörü ile önceden tedavi görmüş ileri evre gastrointestinal stromal tümörü (GIST) olan yetişkin hastalar için ripretinib (QINLOCK, Deciphera Pharmaceuticals, LLC.) tedavisini onayladı (15 Mayıs 2020).
  • FDA, androjen reseptör yönlü tedavi ve taksan bazlı kemoterapi alan ile tedavi edilen zararlı BRCA mutasyonu (germ hattı ve / veya somatik) ilişkili metastatik kastrasyona dirençli prostat kanserine (mCRPC) sahip hastalar için rucaparib (RUBRACA, Clovis Oncology, Inc.) tedavisi için hızlandırılmış onay verdi. yönlendirilmiş tedavi ve taksan bazlı kemoterapi (15 Mayıs 2020).
  • FDA, pomalidomid (POMALYST, Celgene Corporation) endikasyonunu, HIV-negatif yetişkin erişkin hastalarda kaposi sarkomu ve yüksek aktif antiretroviral tedaviye rağmen başarısızlık görülen hastaları da içerecek şekilde genişletmiştir (14 Mayıs 2020).
  • FDA, ilk basamak platin tabanlı kemoterapi ile tam ya da parsiyel yanıt elde edilmiş ve kanseri zararlı veya şüpheli zararlı BRCA mutasyonu ve/veya genomik instabilite ile tanımlanmış homolog rekombinasyon eksikliği pozitif durumu ile ilişkili ileri evre epitelyal ovaryen, fallop tüp kanseri veya primer peritoneal kanseri olan yetişkin hastaların ilk basamak tedavisi için olaparib (LYNPARZA®, AstraZeneca Pharmaceuticals, LP)  endikasyonunu bevacizumab kombinasyonunu içine alacak şekilde genişletti (8 Mayıs 2020).
  • FDA aşağıdaki endikasyonlar için selpercatinib’e (RETEVMO, Eli Lilly ve Company) hızlandırılmış onay verdi:

• Metastatik RET füzyon pozitif küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) olan yetişkin hastalar;

• Sistemik tedavi gerektiren ileri veya metastatik RET-mutant medüller tiroid kanseri (MTC) olan 12 yaş ve üstü erişkin ve pediatrik hastalar;

• Sistemik tedavi gerektiren ve radyoaktif iyot dirençli (radyoaktif iyot uygunsa) ileri veya metastatik RET füzyon pozitif tiroid kanseri olan ve 12 yaşın üzerindeki yetişkin ve çocuk hastalar (8 Mayıs 2020).

  • FDA, tümörleri mezenkimal-epitelyal geçişin (MET) ekzon 14 atlamasına yol açan bir mutasyona sahip olan metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) olan yetişkin hastalar için capmatinib’e (TABRECTA, Novartis) hızlandırılmış onay verdi (6 Mayıs 2020
  • FDA, yeni tanı veya nüks/ dirençli multipl miyelomlu yetişkin hastalar için daratumumab ve hyaluronidaz-fihj’i (DARZALEX FASPRO, Janssen Biotech, Inc.), başka bir deyiş ile subkutan (cilt altı) daratumumabı onaylamıştır (1 Mayıs 2020).

Prof. Dr. H. İsmail SARI

İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı

Kaynak

1. fda.gov

HEMATOLOJİK KANSERİ OLAN HASTALARDA GENEL COVID 19 ÖNLEMLERİ

Covid-19 görülen ülke ve bölgelerdeki yeni vakalara ilişkin güncel verilerin derlendiği “Worldometer” internet sitesine göre, dünya genelinde virüs nedeniyle 366 bin 415 kişi yaşamını yitirdi, virüs bulaşan 2 milyon 655 955 kişi iyileşti. Dünya genelinde Covid-19 bulaşan kişi sayısı, 5 milyon 909 bin 677’ye ulaştı. Hematolojik kanserli hastalarda da yavaş yavaş bu konudaki veriler olgunlaşmaya başlıyor. Bu yazımızla birlikte covid 19 pandemisinde hematolojik kanserlere yaklaşım konusundaki yazı dizimize başlıyoruz.

  • Hastaneye gidiş sıklığınızın azaltılması, damar yolundan verilen ilaçların sıklığının azaltılması veya ağız yolu (oral) ile kullanıma geçilmesi önerileri konusunda doktorunuzla telekonferans yöntemi ile iletişime geçin. Bu konularda sizin için önemli olan riskleri ve dikkat etmeniz gereken durumları en iyi sizi takip eden primer hekiminizin bileceğini aklınızdan çıkarmayın.
  • Ellerinizi sabun ve suyla her seferinde en az 20 saniye sık sık yıkayın.
  • Sabun ve su hazır bulunmuyorsa, en az% 60 alkol içeren alkol bazlı el dezenfektanı kullanın.
  • Burnunuza, gözlerinize ve ağzınıza ellerinizle dokunmaktan kaçının.
  • Hastalık semptomları gösteren kişilerle aynı ortamda bulunmamaya özen gösterin.  
  • Sosyal mesafeye dikkat edin.
  • Sosyal toplantıları sınırlayın; 10 veya daha fazla kişiden oluşan toplantılardan kaçının.
  • Hava sirkülasyonunun zayıf olduğu kalabalık alanlarda maske takın.
  • Özellikle toplu paylaşım olasılığı yüksek olan ticari havayolu, otöbüs veya yolcu gemisiyle zorunlu olmayan seyahatlerden kaçının.
  • Zorunlu olmadıkça salgınların olduğu bölgelere seyahat etmekten kaçının.
  • Her zaman olduğu gibi sıvı alımınızı sürdürün ve doktorunuz tarafından aksi söylenmedikçe periyodik olarak egzersiz yapın; bu kan pıhtılaşması riskini azaltır.
  • Ateş ve diğer covid 19 semptomları varlığında, hastalığınızın ve tedavinizin mevcut durumuna göre covid 19 dahil olası nedenler ve tedavi yaklaşımı açısından doktorunuzla iletişime geçin.
  • Öksürüyorsanız veya hapşırıyorsanız, dirseğinizin dolabına veya eliniz yerine bir koruyucuya öksürerek / hapşırırken mikropların yayılmasını kontrol edin. Koruyucuyu hemen tıbbi atık kurallarına uygun olarak atın.
  • Grip aşısı ve hastalığınız için gerekli olan aşıların yapılması konusunda doktorunuzdan öneri alın.

Prof. Dr. H. İsmail SARI

İç Hastalıkları ve Hematoloji Uzmanı

Kaynaklar

  1. Seth T, Shankar A, Roy S, Saini D. Hemato- Oncology Care in COVID-19 Pandemic: Crisis within a Crisis. Asian Pac J Cancer Prev 2020;21(5):1173-1175.
  2. Weinkove R et al. Managing haematology and oncology patients during the COVID-19 pandemic: interim consensus guidance. Med J Aust 2020 May 13.
  3. Percival MM et al. Considerations for Managing Patients With Hematologic Malignancy During the COVID-19 Pandemic: The Seattle Strategy. JCO Oncol Pract 2020 May 5.