American Journal of Hematology dergisinde yeni yayınlanan büyük bir retrospektif çalışmada Demir eksikliği anemisi (DEA) olan hastaların yaklaşık üçte birinde reaktif trombositoz gözlendiği ve bu hastalarda trombosit yüksekliği olmayan DEA hastalarına göre pıhtı (tromboz) riskinde 2 kat artış olduğu bildirildi.
Bu konudaki veri yetersizliği nedeni
ile, Boston’daki Harvard Tıp Okulu, Massachusetts Genel Hastanesi, hematoloji
bölümünden Andrew B. Song ve arkadaşları 6 milyondan fazla hasta için kapsamlı
elektronik sağlık kaydı verileri içeren Partners Research Hasta Verileri veri
kaydını kullanarak DEA’deki trombositoz oranını tanımlamaya çalıştı. 1979-2019 yılları arasında trombositozu olan
ve olmayan DEA hastalarını ve sayısını belirlediler. Genel olarak, 36.327 DEA
vakası tespit edildi ve bunların 15.022’sinde trombositoz vardı.
Kalite kontrol ve ayrıntılı manuel
grafik incelemesi sonrasında DEA hastalarında trombositoz oranının % 32.6
olduğu tahmin edildi. DEA hastalarında tromboz oranı %7.8 iken, DEA ve
trombositoz hastalarında bu oran %15.8 saptandı.
Araştırmacılar ayrıca hematolojik
parametreler ile trombositoz arasındaki ilişkiyi de değerlendirdiler.
Hemoglobin, trombosit sayısı (r = -0.1734; P = .0484) ve trombositoz süresi (r
= -0.3785; P <.0001) negatif korelasyon gösterdi.
Çok değişkenli regresyon modelinde,
trombositozun en yüksek olduğu dönemde azalan hemoglobin ve artan trombosit
sayısı arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır (P <.0001).
Çalışmanın kısıtlılıkları, retrospektif ve
gözlemsel doğasının yanı sıra potansiyel örnekleme yanlılığını da içermektedir.
Laboratuar tabanlı bir demir eksikliği tanımı belirlenmediğinden, yazarlar bu
çalışmada bir ferritin kesimi kullanmışlardır.
Araştırmacılar, çalışmalarında tromboz oranının
yüksek olduğunu belirttiler. Bunu tromboembolik bir olay yaşama olasılığı daha
yüksek olan hem ayakta hem de yatan hastalardan gelen verilerin dahil
edilmesine bağladılar. Ayrıca, trombositozun diğer nedenlerini dışlamak için
hasta dahil etme ve hariç tutma kriterlerini çık sıkı tuttuklarını belirttiler.
Bilindiği kadarıyla, bu çalışma DEA’de
reaktif trombositoz ile ilişkili trombotik riski doğrudan değerlendiren ilk
çalışmadır. Bulgular, bu klinik durumun küresel bazdaki yaygınlığı göz önüne
alındığında erken tanımlanmasının ve dolayısı ile erken tedavisinin ne kadar
önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Kaynak
Song
AB, Kuter DJ, Al‐Samkari H. Characterization of the rate, predictors, and
thrombotic complications of thrombocytosis in iron deficiency anemia [published
online July 3, 2020]. Am J Hematol. doi: 10.1002/ajh.25925
Trombosit (pıhtılaşma hücreleri) veya kan pulcukları kan pıhtısı oluşumunda görev alan hücrelere verilen isimdir. Bu yazımızda trombositler, trombosit düşüklüğü, trombosit yüksekliği ile ilgili tüm sorulara yanıt vermeye çalıştık.
Trombosit
nedir? Trombosit ne demek?
Trombosit (pıhtılaşma hücreleri) veya kan pulcukları kan
pıhtısı oluşumunda görev alan hücrelere verilen isimdir. Düşük trombosit
sayıları veya fonksiyon bozuklukları kanamaya yatkınlığı artırırken, yüksek
trombosit sayıları tromboz (damarda kanın pıhtılaşması) riskini yükseltir.
Trombosit
normal değeri ne kadar olmalıdır? Trombositopeni nedir? Trombositoz nedir?
Normal değeri bir mm3 kanda 150 bin – 450 bin
arasındadır. Kandaki “trombosit” sayısının 150 bin/mm3’den az olması
durumuna “trombositopeni”, kandaki trombosit sayısının 450 bin/mm3’den
fazla olması durumuna “trombositoz” denir.
Trombosit
düşüklüğü (eksikliği) neden olur? Trombosit neden düşer?
“Trombositopeninin tek nedeni lösemi değildir.”
Başlıca 3 ana nedeni vardır;
1.Yeterli
miktarda üretilememe durumu: Kemik iliğinin direkt
olarak kendi yapım bozukluğu olabileceği gibi kemik iliğinin yapımını bozan dış
etkenler de bu duruma neden olabilir. Trombositlerin ana hücrelerinin
üretiminin bozulması, infeksiyonlar, kemik iliği yetmezlikleri, doğuştan
trombosit düşüklükleri ve lösemiler bu grupta sayılabilir.
2.Trombositlerin
parçalanması durumu: Kemik iliğinde üretim olsun ya da olmasın,
kemik iliğinde üretilip kana çıkan trombositlerin iç ve dış etkenlerle
parçalanması durumudur. Bağışıklık sistemi
bozuklukları, ilaçlar, infeksiyonlar (infeksiyonlar kemik iliğinin üretimini
bozabildiği gibi, aynı zamanda kana çıkan trombositleri de parçalayabilirler),
romatizmal hastalıklar, bazı yavaş seyirli lösemiler, diğer kan hücrelerinin de
(alyuvarlar) parçalanmasına neden olan bazı kan hastalıkları ilk akla gelen
nedenlerdir.
3.Trombositlerin
vücuttaki dağılımında bozulma: İleri derecede dalak
büyüklüğü, vücut sıcaklığının yapay olarak değiştirilmesiyle birlikte uygulanan
genel anestezi durumu bu hücrelerin vücudun belirli bölümlerde göllenmesine
neden olarak sayısını düşürebilir.
Trombosit
yüksekliği (fazlalığı) neden olur? Trombosit neden yükselir?
Trombositoz, kandaki trombosit sayısının yüksek
olmasıdır. Trombositler plazmada bulunan pıhtılaşma hücreleri olup, kanama
sırasında pıhtı oluşturmak üzere birbirine yapışarak kanamayı durdururlar.
Trombosit yüksekliği inme, kalp krizine neden olabilir veya herhangi bir organa
giden damarda pıhtı oluşturabilir.
Trombositoz ikiye ayrılır:
1. Primer
(Birincil)
2. Sekonder
(İkincil)
1.
Primer (Birincil) trombositoz: Esansiyel trombositemi
olarak da adlandırılır. Kemik iliğindeki aşırı üretim sonucu trombositlerin
sayıca artmasıdır. Nedeni
bilinmemektedir. Kan veya kemik iliğinde bazı gen mutasyonlarının bu duruma
neden olabileceği gösterilmiştir. Fakat bu mutasyonlar kalıtsal yani aileden
geçişli değildir, yaşamın bir döneminde sonradan kazanılan mutasyonlardır.
2.
Sekonder (İkincil) trombositoz: Altta yatan başka bir neden
vardır. Bu neden düzelmedikçe trombositoz düzelmez. Başlıca sayılabilecek
nedenler:
Demir
eksikliğine bağlı kansızlık
Kanser
İnfeksiyon
veya infeksiyon dışı iltihap durumu
Cerrahi,
özellikle splenektomi (dalağın çıkarılması)
Eğer trombositoz altta yatan bir nedene bağlı ise yani
sekonder trombositoz ise, o neden düzelince trombosit sayısı normale döner.
Örneğin bir infeksiyona bağlı trombosit sayısı yüksek bulunmuşsa, infeksiyon
uygun antibiyotik ya da antimikrobiyaller ile tedavi edildiğinde trombosit
sayısı da genelde normale döner. Ameliyat olduktan sonra bir yükselme olmuşsa,
ameliyattan sonra beli bir zaman dilimi içinde normale gelir. Trombosit sayısı
genelde kısa bir süreliğine yükseldiği için, sekonder trombositoz anormal kan
pıhtılaşmasına neden olmaz.
Primer trombositoz veya esansiyel trombositemi durumunda
ise pıhtılaşma komplikasyonları ve ciddi kanama görülebilir. Bu durum
genellikle trombosit sayısının ilaçlarla iyi kontrol edilmesiyle önlenebilir.
Ancak, yıllar sonra kemik iliği fibrozisi (skarlaşma) gelişebilir. Hastaların
küçük bir yüzdesinde lösemiye dönüşüm görülebilir.
Trombosit
düşüklüğü belirtileri nelerdir?
Hafif düşüklükte herhangi bir yakınma ve bulgu
görülmeyebilir. Özellikle 50 bin/mm3 altında kol, bacaklar ve
gövdede ağrısız bereler, burun ve dişeti kanamaları olabilir. Lösemili
hastalarda trombositopeni ile birlikte genellikle alyuvar ve akyuvar
sayılarında da bozulma görülür. Genelde kanamanın ön planda olduğu bir tablo
yapsa da, bazı durumlarda tam tersine tromboz (kanın pıhtılaşma durumu) da
saptanabilir.
Trombosit
yüksekliği belirtileri nelerdir?
Çoğu hastada herhangi bir belirti bulunmaz. En sık
görülen belirti ve bulgular; burun, ağız ve diş etleri veya mide ve bağırsak
sistemi gibi çeşitli bölgelerden kanamadır. Anormal kan pıhtılaşması da, inme,
kalp krizi ve karın kan damarlarındaki sıra dışı pıhtılara yol açabilir.
Esansiyel trombositoz olan bazı hastalarda, el ve ayaklarda kızarıklık, ağrı,
şişlik, hissizlik ve karıncalanma oluşabilir. Bu duruma “eritromelalji” adı
verilir.
Trombosit
düşüklüğünün tedavisi nedir?
Trombosit düşüklüğü bir hastalık değil, altta yatan bir
hastalığın laboratuvar bulgusudur. Bu nedenle tedavisi hangi hastalığın
trombosit düşüklüğüne yol açtığına göre değişir. Eğer bir infeksiyona bağlı ise
uygun antibiyotik kullanımı ile, kemik iliğinin yetersiz üretimine bağlı ise
kemik iliğinde trombosit yapımını uyaran ilaçlar ve kök hücre nakli ile,
lösemiye bağlı ise hangi lösemi olduğuna göre uygun kemoterapi ve akıllı
ilaçlar ile, romatizmal bir nedene bağlı ise uygun anti-romatizmal ilaç
kullanımı ile, parçalanmaya bağlı ise kortizon başta olmak üzere parçalanmayı
önleyecek ilaçların kullanılması ile tedavi edilebilir.
Burada ana başlıklar halinde verilen tedavi şekillerini
altta yatan hastalık kesinleştikten sonra size bakan doktor ve sağlık
ekibinizle detaylı olarak konuşmanız daha uygun olur.
Trombosit
yüksekliğinin tedavisi nedir?
Aynı trombositopeni yani trombosit düşüklüğü gibi
trombositoz yani trombosit sayısının yüksekliği de altta yatan bir hastalığın
laboratuvar bulgusudur. Bu nedenle tedavisi hangi hastalığın trombosit
yüksekliğine yol açtığına göre değişir. İkincil nedenler açısından bakıldığında
trombosit yüksekliği eğer demir eksikliğine bağlı ise uygun demir tedavisi,
kansere bağlı ise kanserin tedavisi, herhangi bir infeksiyona bağlı ise uygun
antibiyotik kullanımı ile tedavi edilebilir. Cerrahi sonrası gelişen trombosit
yüksekliği durumu genelde zamanla normale döner. Normale dönme zamanı geciken
hastalarda pıhtılaşmayı önlemek için aspirin kullanmak gerekebilir.
Esansiyel trombositoz tedavisi hastalığın risk grubuna
göre değişir. Yaşı 60’ın altında ve daha öncesinden herhangi bir pıhtı durumu
yaşamamış hastalar düşük risk kabul edilerek sadece aspirin verilebilirken,
yaşı 60 ve üzerinde olan ya da daha öncesine ait bir pıhtı geçirmiş olanlarda
trombositlerin düşürmek için ek tedaviler verilebilir. Genelde ilk seçenek
hidroksiüre adı verilen kemoterapi olarak da kullanılan bir ilaçtır. Bunun
dışında hastanın durumuna göre interferon, anagrelid ve JAK2 inhibitörü adı
verilen tedavilerde kullanılabilir. Yine, ağır hayatı tehdit
eden trombositoz vakalarında, trombosit sayısını daha güvenli seviyelere
indirmek için trombositaferez denen bir işlem uygulanır. Bu işlem için diyaliz
cihazına benzer bir cihaz kullanılır. Hastanın kanı bir koldan alınarak,
içindeki trombositler ayrılır ve eş zamanlı olarak kanın geri kalan kısmı diğer
koldan hastaya geri verilir. Bu şekilde trombositlerin uzaklaştırılması ile trombosit
sayısı düşürülmüş olur.
Burada ana başlıklar halinde verilen tedavi şekillerini
altta yatan hastalık kesinleştikten sonra size bakan doktor ve sağlık
ekibinizle detaylı olarak konuşmanız daha uygun olur.
Yemek olarak tükettiğimiz yiyeceklerle trombosit
düşüklüğü oluşması arasında herhangi bir ilişki olup olmadığını kanıtlayan net
bir bilimsel veri bulunmamaktadır. Sadece bağışıklık sisteminin anormal
çalışarak trombositlerin parçalanmasına neden olduğu “İmmün trombositopeni”
hastalığında beslenme alışkanlığının trombosit düşüklüğü yapabileceğine dair
bazı bulgular saptanmıştır. Bu nedenle mümkün olduğu kadar işlenmiş gıdalardan
ve fast-food türündeki yiyeceklerden kaçınmak gerekir. Alkol kemik iliğini
baskılayarak trombosit yapımını azalttığı için abartılı alkol tüketiminden
kaçınılmalıdır. Kahve tüketimi ve trombosit düşüklüğü ile ilgili çelişkili
çalışmalar olsa da genel olarak kahvenin hem trombosit sayısını hem de
fonksiyonlarını azaltıcı etkisi nedeni ile çok tüketimden kaçınılmalıdır.
Günümüzde, kanıtlanmış bilimsel veriler ışığında
trombosit düşüklüğüne iyi gelecek bir besin bulunmamaktadır.
Günümüzde, kanıtlanmış bilimsel veriler ışığında
trombosit yüksekliğine iyi gelecek bir besin bulunmamaktadır.
Pekmez
tüketimi trombosit değerlerini etkiler mi?
Günümüzde, pekmez tüketiminin trombosit değerlerini
etkilediğine dair bilimsel bir veri bulunmamaktadır.
Yeşil
Çay tüketimi trombosit değerlerini etkiler mi?
Yeşil çay tüketimi ile trombosit değerlerinin azalması
arasındaki ilişki porsukağacı yaprağı olarak bilinen Çin çayı ile ilgili olarak
gösterilmiştir. Bununla birlikte yeşil çay genellikle trombosit sayısını
düşürmez fakat trombosit aktivitesini ve fonksiyonlarını bozarak kanamaya meyil
oluşturabilir. Bu durum genelde doz ilişkilidir. Yani tüketim bırakılınca
normale döner.
Antep fıstığı tüketiminin hayvan deneylerinde karaciğer
ve böbrek fonksiyonları üzerine olumlu etkilerinin olduğu bildirilmekle
birlikte trombosit sayısı üzerine bilinen bir etkisi yoktur.
Böğürtlen tüketiminin trombosit sayısı üzerine net bir
etkisi yoktur. Hayvan deneylerinde trombosit aktivitesini ve fonksiyonlarını
azalttığı bu nedenle kan sulandırıcı etkisi olduğu bilinmektedir.
Trombosit
yüksekliği kanser belirtisi midir?
Akut lösemi olarak bildiğimiz hızlı başlangıçlı kan ve
kemik iliği kanserlerinde trombosit yüksekliği değil tam tersine trombosit
düşüklüğü görülür. Kronik lösemi olarak bildiğimiz yavaş seyirli lösemilerde
(kronik myeloid lösemi) ve myeloproliferatif
hastalık şeklinde adlandırılan lösemi dışı kontrolsüz kemik iliği üretimi ile
giden bazı hastalıklarda trombosit yüksekliği olabilir. Organ kanserlerinde
(akciğer, karaciğer, mide vb) de trombosit yüksekliği olabilir.
Trombosit
düşüklüğü kanser belirtisi midir?
Kemik iliğine de yayılmış her türlü kanser veya direk
olarak kemik iliğini tutan ilik ya da kan kanserleri trombosit düşüklüğüne
neden olabilir. Kansere bağlı trombosit düşüklüğü kanserin kemik iliğine
yayılımına bağlı ise birlikte kan değerini gösteren hemoglobin düzeyi ve
lökosit denilen beyaz kan hücrelerin sayısı da düşük çıkar. Nadir olarak
kanserin kendisi anormal bağışıklığı tetikleyip trombositlerin parçalayarak da
tek başına trombosit düşüklüğüne neden olabilir.
Trombosit
ne kadar sürede yükselir?
Herhangi bir hastalığa bağlı gelişen trombosit
yüksekliğinde süre altta yatan hastalığa göre değişir.
Trombosit
ne kadar sürede düşer?
Herhangi bir hastalığa bağlı gelişen trombosit düşüklüğünde
süre altta yatan hastalığa göre değişir.
Hamilelikte
trombosit yüksekliği veya düşüklüğü olur mu?
Hamilelikte en sık “gebelik ilişkili trombositopeni”
olarak tanımlanan trombosit düşüklüğü görülebilir. Genelde hamileliğin 3-6.
Ayında ortaya çıkar ve herhangi bir tedavi gerektirmeden hafif düzeylerde
seyreder. Doğum için trombosit değerinin >50 bin/mm3, sezeryan
için >50 bin/mm3 olması yeterlidir. Doğum öncesi bu değerlerin altında olan
hastalarda tedavi gerekebilir. Gebelik ilişkili trombosit düşüklüğü Kadın Doğum
ve Hematoloji doktorları tarafından birlikte değerlendirilmelidir.
Dalak
ameliyatı sonrası trombosit değerleri değişir mi?
Dalak ameliyatı sonrası trombosit değerleri artabilir. Bu
süre bazen birkaç hafta bazen aylarca olabilir.
Hemoroit
trombosit değerlerini etkiler mi?
Hemoroitin trombosit değerlerini etkilediğine yönelik
bilimsel bir veri bulunmamaktadır.
İlik
nakli trombosit değerlerini etkiler mi?
İlik nakli öncesi hastaya kök hücreler verilmeden önce
“hazırlık rejimi” adı verilen kemoterapi verilir. Bu rejim trombosit
düzeylerini geçici olarak düşürür.
Sezaryen
trombosit değerlerini etliler mi?
Sezeryanın trombosit değerlerini etkilediğine dair net
bir veri bulunmamaktadır
Trombosit
süspansiyonu nedir?
Trombosit süspansiyonu trombositopenili veya trombosit
disfonksiyonu olan hastalarda hem kanamayı önlemek hem de aktif kanamanın sonlandırılması
amacıyla verilen kan komponentidir. Aferez ve random trombosit süspansiyonu
olmak üzere 2 çeşidi vardır. Random trombosit süspansiyonu hastadan alınan
kanın santrifüj yöntemiyle bileşenlerine ayrılarak hazırlanması ile oluşur.
Aferez trombosit süspansiyonu ise aferez cihazı adı verilen diyaliz cihazına
benzeyen cihazlar yardımı ile toplanır.
Trombosit
agregasyonu nedir?
Trombositlerin kanamayı durdurmak ve pıhtılaşmayı
sağlamak için birbirleri üzerine kümelenmesi durumudur.
Trombosit
kan vermek zararlı mı?
Trombosit vermenin bilinen ciddi bir zararı
bulunmamaktadır. Trombosit aferezi sırasında nadir olarak tansiyon düşüklüğü,
dudaklarda karıncalanma, baş dönmesi olabilir.
Trombosit
verdikten sonra ne yemeli?
Gerek kan gerekse trombosit bağışı öncesi ve sonrası
meyve suyu dahil bol sıvı tüketmek ve alkol almamak önerilir.
Trombosit
vermenin riskleri?
Trombosit vermenin bilinen ciddi bir zararı
bulunmamaktadır. Trombosit aferezi sırasında nadir olarak tansiyon düşüklüğü,
dudaklarda karıncalanma, baş dönmesi olabilir.
Trombosit
iğnesi nedir?
Trombosit iğnesi tanımı genelde trombosit değerlerini
yükseltmek için verilen ve kemik iliğinde trombositlerin ana hücresi olan
megakaryositleri uyarmak için yapılan romiplostim tedavisi için kullanılır.
Trombositoz, kandaki trombosit sayısının yüksek olmasıdır. Trombosit yüksekliği inme, kalp krizine neden olabilir veya herhangi bir organa giden damarda pıhtı oluşturabilir.